TİN ve TİNA (2023): “Kitleleri Etkileyen Afyon! / YAŞAM KAYA

Tin&Tina, Rubin Stein tarafından yönetilen, Milena Smit ve Jaime Lorente’nin yanı sıra Carlos González Morollón ve Anastasia Russo’nun rol aldığı korku unsurları içeren bir 2023 psikolojik gerilim filmi olarak Netflix’de izleyici karşısına geçti. 2013 yılında aynı adlı kısa filmin de uyarlaması olan yapım, 1980’li yılların iç karartıcı İspanya iç siyaseti içinde bir çiftin kendilerini arama macerasını konu ediniyor. Tanrı ve din kavramının masaya yatırıldığı filmde dikkat çekici unsurlar mevcut. Genç yönetmen Rubin Stein, korku/gerilim furyasında kendisine has bir üslup belirlemiş, 2017’de çektiği Nero adlı filmle epeyce ses getirmişti. Bu film yönetmenin daha önce kısa film olarak denediği, daha sonra uzun metraja dönüştürdüğü enteresan çalışmasıdır.

Tin ve Tina, Tanrı’yı o kadar çok seven ve bunu göstermek için her şeyi yapabilen küçük yetim ikizleri hakkında bir İspanyol korku filmi. İspanyollar dini ağırlıklı filmler çekmeye bayılırlar. Hıristiyan tarikatlanmanın Avrupa’da yoğun olarak görüldüğü ülkede, bundan önce de buna benzer filmlerin eleştirisini yazmıştım. Tarikat yetimhanesinde yetişen Tin ve Tina adlı iki kardeşi kendilerine evlat alan Lola ve Adolfo adlı karı-koca, doğum öncesinde kaybettikleri ikiz çocuklarının yerine bu çocukları koymak isterler. Ağır din, tarikat baskısı altında yetişen çocuklar kendilerini İsa’ya sunmak için her türlü yolu denerler. İncil’de yazılanların tamamını hayatlarının içine uygulayan çocuklar, evde büyük trajediler yaratacak, çiftin yaşamını bir kâbusa dönüştüreceklerdir.

Adolfo (Jaime Lorente) ve Lola (Milena Smit) ile düğün günlerinde tanışıyoruz ve “Lola” onun tam adı değil. Düğünün rahibine göre, gerçek adı Maria de los Dolores, bu da kabaca “Acıların Maria’sı” anlamına geliyor. Dolores tören sırasında çarmıhtaki İsa’ya baktıktan sonra kilise kapılarının arkasındaki kalabalık yeni evlilerin ortaya çıkmasını bekliyor ve işte tam bu anda onun ikizlere hamile olduğunu öğreniyoruz. Ailelerine ve arkadaşlarına doğru yürüdükleri anda karnından gelen bir kan çizgisi gelinliğini lekeliyor. Hastanede çarmıha gerilen İsa eşliğinde bir daha çocuk sahibi olamayacağını öğrenen Lola, sözde İsa’ nın gazabına uğramaya devam ediyor. Kısacası filmin hemen başında İsa konudaki olaylara saldırıyor!

Olayın üstünden altı ay geçiyor, Lola’nın depresyonda olduğu ve reçeteli ilaçlar aldığı odaya girdiğinde anlıyoruz. Bir aile yetiştirme hayalleri paramparça olan ve kendini kaybolmuş hisseden kadın, kocasıyla yerel manastıra gidip kendilerine yetim çocuk alıp evlat edinme işine girişir. Çıplak ayaklarıyla tarikat manastırında gezinen Asuncion (Teresa Rabal) onlara manastır kapısında terk edilen ikizleri, Tin’i (Carolos G. Morollon) ve Tina’yı (Anastasia Russo) önerir. Ağır dini baskılarla yetişmiş olan bu çocuklar ailenin içine girdiği anda patlamaya hazır bir dinamit evin içine yerleşmiş olur.

Evin içine yerleşen çocuklar her yere haç asıyorlar. İnançlı olmayan Lola’ya bir kolye hediye edip, mutluluğun acılarla geleceğine inanacak kadar sapkın olaylar gerçekleştirmeye başlıyorlar. Acı çektiren cezalandırılmalıdır. Mesela evin köpeği, Lola’yı ısırdığı için çocuklar tarafından acımasızca kalbi sökülerek cezalandırılıyor. Lola’ya iyilik yapmak için onun acı çekmesi gerektiğine inanan bu iki çocuk, vaftiz etmek uğruna bir bebeğin canına kıymaya kalkışıyorlar. İncil’deki gibi, acı çekerek Tanrı’ya ulaşmak isteyen iki kardeş, dine inanmayan ya da dinle alay eden herkesi öldürmenin Tanrı’nın emri olduğunu zannediyorlar. Bununla yetinmeyip, İncil’i yakan Adolfo’yu aynı şekilde yakarak cezalandırıp, masum insanları diri diri ateşin içinde bırakıyorlar.

Karl Marx’ın seneler önce söylediği ‘Din kitleleri etkileyen bir afyondur’ sözünden yola çıkarak filmine eğilen Rubin Stein, insan zihnini bulandıran, insanı hayvandan bile beter hale dönüştüren korkunç dini baskılara ağır göndermeler yapmış. Zaten film bunun üstüne kurgulu. Avrupa’nın en büyük sorunu olmaya devam eden tarikat yapılanmasının 1981 yılındaki halini görürken, bir yandan topluma yapılan en büyük ihanetle yüzleşiyoruz! Tarikatların bir gök gürlemesini bile Tanrı gazabı olarak çocukların beynine sokması, akabinde İncil’de yazılanlara göre yaşayarak insan ruhunun arınması gerektiği filmde yüzümüze vurulurken, cehalet içindeki İspanyolların karanlık dolu günlerine tanık oluyoruz.

Filmde çocukların rollerini yerine getirirken yüzlerindeki ağır makyaj konunun derinliğini gölgelese de, anne rolündeki Milena Smit şahane psikolojik analizlerle rolünü oynamış. Film zaten bu kadının oynadığı rol üzerine kurgulu. Yönetmen, kadının tüm ruhsal yapısını an be an gösterdiği için gerilim sürekli doruk noktada.

Tin ve Tina, dinsel baskıların ne derece korkunç karanlığa dönüştüğünü anlatan çarpıcı bir çalışma olmuş. Film izlenmesi gereken korku gerilim türünden bir yapım olmuş.

Filme puanım 10 üzerinden 7!

yasam.kaya@gmail.com