ÜÇÜNCÜ KİŞİ ÜZERİNE BİR ÇEŞİTLEME: ÖTEKİ / MÜFİT SEMİH BAYLAN

Tiyatro Zinos, sergiledikleri ilk oyundan itibaren Trabzon’da amatör olarak faaliyet gösteren topluluklar içinde dikkatimi, ilgimi çeken bir topluluk olmuştur. O nedenle 2015-2016 sezonunda da onlardan iyi bir oyun seyredeceğim umudunda haklı çıktım.

Can Utku’nun yazdığı, bir pazar sabahı, birbirinden habersiz ve bağımsız iki ayrı mekânda yaşanan birbirinden bağımsız iki ayrı öyküyü sahneye taşıyan ve izleyiciye ikili ilişkilerdeki üçüncü kişi faktörü üzerine iki çeşitleme sunmayı amaçlayan “Öteki” adlı oyunu İbrahim Kavzoğlu yönetmiş. Bu sezonda iki oyun sahneye koymayı planlayan topluluk sahneledikleri bu ilk oyunla beklentimi boşa çıkarmadı.

Bir yanda eski ve eskimiş oyunlar sahnelenirken, öte yandan yenilik adına bir sürü saçmalık seyircinin gözüne gözüne sokulurken, devletin ödenekli tiyatrosu, (siyasi nedenlerle de olsa) figüran tiyatrosuna dönüşmeye hızla devam ederken, gişe kaygısıyla, seyirci çekmek için, kaba espri jargonuna dayalı, yerel figürlerle donanmış çalgılı çengili oyunlara başvurulurken, Tiyatro Zinos’un Trabzon’da sahneye koyup ilk temsil dedikten sonra oynamaya başladığı Öteki, Trabzon’da yerel anlamda dahi olsa, tiyatromuzda hala tiyatro adına umut verici güzel işlerin yapıldığını bize gösterdi.

Öteki; derinlemesine sorgulayan, ama bu sorgulamayı yaparken seyirciyi unutmayan, onu da sorgulamanın içine katan bir oyun. Sorular soran, sorular sorduran, çağını, gününü sorgulayan oyunda, yönetmen İbrahim Kavzoğlu, oyunun bu yönünü öne çıkarmada bir hayli başarılı olmuş.

İzlediğim bir saat on dakikalık temsil de çok beğendiğim bir şey de, oyunun dili. Abartıya kaçmayan, büyük sözler söyleme çabasında olmayan, sorguladığı hikayeye ses yöneltmeyi amaçlayan, oyundaki karakterlerle aynı dili konuşan ve bu karakterlerin toplumsal ve kişisel sorunlarını gündeme getirmeyi amaçlayan ve bunda da oldukça başarılı olan bir çalışma.

DSC_0013

Oyun 70’ler ve 80’lerdeki duygusal yaşam biçiminin, 90’lardan itibaren yaşanmaya başlanan yalnızlaşmayla birlikte nasıl maddeciliğe ve bireyi öne çıkaran yaşam biçimine dönüştüğünü, ikili ilişkilerde sanal dünyanın romantizmi nasıl yerle bir ettiğini, sade bir dille anlatıyor.

Tek perde üzerine kurgulanan rejinin birinci sahnesi herhangi bir parkta bir bankın üzerinde geçiyor. Sahne aydınlandığında bankta oturan ve Rıza’yı bekleyen Buket’i (Asena Seven) , ardından randevusuna pek de sadık olmayan, yine geç kalan Rıza’yı (Alihan Aydın) görüyoruz. Yazarın başarıyla ortaya koyduğu satır arasını rejisiyle ortaya çıkaran İbrahim Kavzoğlu’nun rejideki emeği, Alihan Aydın ve Asena Seven’in başarılı oyunculuklarıyla değerleniyor.

İkinci sahne bir apartman dairesinde, sabah vakti bir çift, kadın kahvaltıyı hazırlarken, erkek elbisesinin son aksesuarı, kravatını takmakla meşgul. Ama kadın beğenmiyor ve kendi elleriyle bağlıyor kravatı. Böyle bir sıkışmışlık duygusuyla başlıyor ikinci sahne. Sanal dünyanın yarattığı bir çağdaşlık biçimiyle bir apartman dairesindeki yaşam biçimini sahne ışıklarına çıkartan, bize tiyatro tadını, tiyatro hazzını yaşatan bir ikinci sahne olmuş. Bu sahnede Melih’i Bedirhan Arpacı, Gürkan’ı Hüseyin Varol, Pınar’ı Nurhan Çevik oynuyor.

Oyunculardan birini aksaması doğal olarak oyunu aksatır, dolaysıyla dibe çeker ve öbür oyuncunun da oyunun bozar.Temsilde, temposu hiç düşmeyen, bir masa tenisi karşılaması izler gibiyiz ve top bir kez olsun ne fileye takıldı, ne yere düştü. İşte bu ritim de bir ikinci sahne olmuş,. Bedirhan Arpacı’yı, Hüseyin Varol’u ve Nurhan Çelik’i tebrik ediyorum.

Rejide eleştireceğim tek şey, oyunun girişindeki bitmek tükenmek bilmeyen selam sahnesi. Zira bu oyun bir kabare değil, akıllı uslu sorgulamalar yapan, yer yer güldüren bir oyun. O nedenle bu sahne bu oyunda biraz eğreti durmuş.

Rejiyi destekleyen unsurlar olarak, kostüm ve dekor tasarımı Hasan Kavzoğlu, müzik düzenlemesi, Tufan Ünlü, ışık tasarımı Emre Durmaz, kondüvit Kutluhan Çolak, fotoğraflar Mustafa Reşat Sümerkan. Ve yönetmen İbrahim Kavzoğlu.

Son söz olarak: Gençlerimiz bugün yok edilmek istenen tiyatro sanatımız için bir umut. Gidin görün bu yürekli gençlerin ortaya çıkardığı bu güzel oyunu. Destek olun gençlerimize ve oynadıkları oyunu aranızda tartışın derim.