Halid Ziya Uşaklıgil’ in 1901 yılında yazdığı Aşk-ı Memnu adlı romanından Merve Göntem’ in senaryosunu yazarak uyarladığı ‘Bihter’ adlı film geçtiğimiz gün Prime’da dünya prömiyerini yaptı. Yönetmenliğini Mehmet Binay ve Caner Alper’in üstlendiği filmin oyuncu kadrosunda Farah Zeynep Abdullah, Boran Kuzum, Osman Sonant, Hande Ataizi, Helin Kandemir, Nezaket Erden, Lorin Merhart, Mert Can Tekin, Mert İnce, konuk oyuncu olarak ise Ebru Özkan ve Tilbe Saran yer alıyor. Film, romanın bir numaralı kahramanı olan ve Behlül ile yasak aşk yaşayan Bihter’ in gözünden seyirciye anlatılmak istenmiş. Dönem olarak ülkede büyük sükse yapan Aşk-ı Memnu dizisinin etkisi henüz belleklerdeyken, böylesi bir projeyle seyirci karşısına çıkmak büyük cesaret örneği. Ama filmin etkisi o kadar zayıf ki; konuyu, duyguyu, karakterleri anlamak için adeta bir girdabın içine giriyorsunuz.
Konuyu kısaca özet geçeyim, ortadaki olayların nereye varacağını hep birlikte görelim. Yaptığı evlilikten Peyker ve Bihter adlı iki kızı olan Firdevs hanım, geçmişte eşini aldattığı için rutubetli, eski bir konakta hayatta kalma mücadelesi verir. Zengin iş insanı Adnan bey, sık sık Firdevs hanımın evlerini ziyarete gelir ve Firdevs’in Adnan’a ilgisi vardır. Tüm bu olayların içinde evin genç kızı Bihter’e evlilik teklif eden Adnan muradına erer, ama Firdevs’ in bu evliliğe rızası yoktur. Adnan beyin köşküne ‘hanım’ olarak yerleşen Bihter paranın cazibesinde mutlu bir hayat süreceğini düşünür; ama bu o’ nun istediği gibi olmayacaktır. Adnan yaşının verdiği olgunlukla Bihter’ in duygularını anlamaz, Bihter’le başbaşa vakit geçirmez. Bu durumun içinde acı çeken Bihter soluğu yalının çapkını, Adnan beyin yeğeni Behlül’ ün kollarına atar. Sonuçta ortada yasak aşk başlar.
Konunun bundan sonrasını izlerseniz iyi olur, diyeceğim, fakat ortada izlenecek bir film bulabilirseniz… Farah Zeynep Abdullah’ ın hayat verdiği Bihter, filmin başından sonuna kadar kameraya bakarak olayların arasında cereyan eden duygu geçişlerini, yaşanılanların etkisini anlatıyor. Filmin yazarı ve yönetmeni bunu neden yapmışlar, gerçekten anlamak istiyor insan. Seyirci ile Bihter arasında bağ kurmak için tercih edilen bu durum filmi bir faciaya sürüklemiş, inanılmaz! Durup dururken kameraya bakan Bihter konudaki katarsisi mahvedip, bizi sürekli filmin dışına itiyor. Bir de ne gerek var, olur olmaz her şeye yorum yapmak nedir? Yönetmen bir tiyatro oyunu yönetse idi, evet bu yapılan kötü tercih seyirciye yedirebilirdi. Ayrıca konağın hali ney öyle? Sanırsınız 1900 yılında Fransa’da burjuva ailesinin yaşadığı evi izliyoruz. Kostümler, saç, makyaj üçlüsü ise anlatılan dönemle çeliştikçe çelişiyor. Hala rolündeki Tilbe Saran’ ın saçını İngiliz soyluları arasında belki görebiliriz. Ayrıca kadınların tanga giymesine ne demeli? Dönem olarak bir sahnede şapka devriminden bahsediliyor, anlıyoruz ki yıl 1925-26 civarı. Kadınların iç ve dış giyimleri 1970’ li yıllarından fırlamış gibi duruyor.
Farah Zeynep Abdullah’ın bundan önceki işlerini izledim, çok sevdim. Bu filmde maalesef oyuncu tel tel dökülüyor. Bihter karakterinin ağır duygusal baskısı altında ezilmiş. Sürekli kameraya dönüp konuşması, sonra olaylara dahil olmaya çalışması tek kelime ile berbat. Oyuncu film yayına girmeden önce oturup kendisini hiç izlemiş mi acaba? Behlül rolündeki Boran Kuzum, ‘aşk’ denilen olgunun anlatımında yok gibi ve tekdüze oyunculuk ortaya koyuyor. Bihter ile Behlül arasında gösterilen sevişme sahneleri korkakça izleyene gösteriliyor. Burada yönetmenin tercihini sorgulamak lazım. Adnan’ ı yatakta ‘sapık’ gibi göstererek, yasak ilişkiyi ‘doğru’ bulacağımızı mı düşündü acaba? Osman Sonant’ ın Adnan’da ortaya koyduğu performansı göremedik, çünkü filmde kendisine ayrılan zaman çok kısa. Bihter karakterinin bipolar dünyasında oradan oraya savrulurken, duyguların ani değişimleriyle konudan sürekli kopuyoruz. Bu filmde tek artı var, o da Firdevs rolünde oynayan Hande Ataizi’ nin muhteşem karakter yorumu. Hakkını vererek oynamış.
Bihter fazlaca basit bir senaryoyla, aceleye getirilmiş, sıradan bir televizyon filmi olma ötesine geçemiyor. Yönetmenlere ve oyunculara bir çift sözüm olacak; lütfen dizilerde sergilediğiniz oyunculukları sinemaya taşımayın, kariyerinizi zedeliyor!
yasam.kaya@gmail.com
