Cannes Film Festivali 2024 yılında cesur bir ilke imza attı: Etkinliğin en büyük ödülü olan Altın Palmiye’yi kazanan yönetmen, ödülünü “geçmiş, şimdiki ve gelecekteki tüm seks işçilerine” adadı. Yönetmen Sean Baker’ı tanıdığımız için bu duruma fazla şaşırmadık. Baker, kariyerini -Brooklyn’li bir striptizciyi konu alan, Altın Palmiye ödüllü son filmi “Anora” da dahil olmak üzere- her türden Amerikalı aykırı hayatların izinde geçirdi. San Fernando Vadisi’nin endüstriyel pornografisinde geçen bir dram olan “Starlet” (2012) ve transseksüel seks işçilerini konu alan Los Angeles merkezli bir arkadaş komedisi olan “Tangerine” (2015) ile bağımsız filmlerin gözdesi oldu. Baker buradan doğuya, bir kadının kendisini ve kızını geçindirmek için bedenini sattığı, Orlando’daki günlük ücretli bir motelde geçen “The Florida Project” (2017) ile yola çıktı. Sonra tekrar batıya, Texas City’ye, taze, neşeli yaramazlıklar arayan eski porno yıldızı – savurgan bir jigolo – hakkında olan “Red Rocket” (2021) ile döndü. Baker’ ın Cannes’da Altın Palmiye ödülünü kazanan “Anora” filmi, kariyerinin en iyi filmi olarak karşımızda duruyor. İKSV Filmekimi 2024’te izlediğimiz ANORA için “2024 yılının en iyi filmi” diyebiliriz.
“Anora”, yıllar boyunca birçok masalın başladığı şekilde başlayan bir film: Günlük hayatında göz ardı edilen ama çok daha fazlasına layık olan ezilmiş genç bir kadın, yakışıklı bir hayırsever bir adamla tanışır ve ayakları yerden kesilerek Sonsuza Dek Mutlu Yaşama rüyasına sürüklenir. “Sen Külkedisi gibisin!” diye bağırır bir arkadaş filmin başlarında. “Evet, Külkedisi,” diye onaylar kahramanımız. Bu Külkedisi, Brooklyn’de yaşayan bir striptizcidir ve Las Vegas’ta en iyi ketamini nereden bulacağına dair uzman bilgiye sahip genç bir adam olan ayrıcalıklı bir Rus oligarkın oğlu İvan ile tesadüfen tanışacaktır. Rusça bilen bir fahişe arayan oligarkı memnun etmek için Ani’ nin şevkatli kolları perdeye yansır.
Anlayacağımız üzere, bu hikayeyi sonsuz mutluluk vaadiyle bitirmek biraz karmaşık olabilir ve bu canlı, cömert çılgın maceranın zevkleri bu karışıklıklarda bulunabilir. Belirli bir jenerasyona aitseniz, filmi “çılgın” olarak bile adlandırabilirsiniz. Ancak Baker’ın gücü hikaye üzerindeki kapsamlı kontrolünde yatıyor.
Ani (Mikey Madison), Ivan’la (Mark Eydelshteyn) striptiz kulübünde tanışır, aslında kulübün patronu onları tanıştırır; çünkü Rusça konuşan özel bir dansçı istenmiştir. Ani Özbek asıllı bir Amerikalıdır ve Rusça’yı büyükannesinden bilmektedir, ancak zar zor idare eder düzeydedir. Samimi ve cilveli olan Ani’nin yetenekleri başka alanlardadır ve Ivan kısa süre sonra onun “kulüp dışında çalışıp çalışmadığını” merak eder. Ani bu kısa seks birlikteliğinin hemen ardından onun Brighton Beach malikanesini ziyaret eder. Ivan, Ani’yi özel jetiyle Vegas’a götürdükten sonra, Ani’nin yüzük parmağını kaldırıp soruyu sorar: “Üç karat mı?” Ani bunu pek anlayamaz ama ardından, “Ya dört?” diye yanıtlar Ivan.
Romantizm Öldü mü?
“Anora”yı tıklım tıklım bir salonda izlemeyi başarırsanız, aksiyonun sonunda seyircilerin kahkahalarını dikkatle dinleyin: Gürültülü mü yoksa gergin bir haykırış mı? Sergilenen acımasız entrikalara yanıt olarak mı, yoksa bunlara rağmen mi ortaya çıkıyor bu kahkahalar? Baker, karakterlerini öfkeli bir çarpışma rotasına koyarken, gerçekçiliği, hümanizmi, komediyi ve aksiyonu biçimsel uyumluluğun çok ötesine taşımaya kararlı görünüyor. Bence tüm bunların yanı sıra, sert ama savunmasız kahramanı için dürüst bir yol bulmaya da çalışıyor. Ani gibi birinin kendisini içinde bulabileceği tehlikeyi yumuşatmak istemiyor, ancak aynı zamanda onu kaosun kurbanı olmaktan çok konunun ajanı yapmak istiyor. İşte bu yüzden ilk striptiz kulübü sahnesinden itibaren belirginleşen bedensel kontrolü, kendini savunma sanatına kadar uzanıyor. “Anora”nın reddederek kabul ettiği daha çirkin bir suç filmi alt türü var: Bir kadın seks işçisinin bir kaldırım taşının üzerinde son bulduğu tür.
“Anora”, kaçamaklarının hormonal coşkusundan ve 139 dakikalık süresinin büyük bir bölümünde film, dengesiz melodilerinin verdiği coşkudan zevk alır. Ama bir sabah sonra, Ivan’ın anne babasının isteği üzerine gerçek kapıyı çalar. Bu beraberliğin bitirilme emri verilir, detaylar Ivan’ın tuhaf adamı Ermeni bir rahip olan Toros (Karren Karagulian), iri yarı yardımcı Garnick (Vache Tovmasyan) ve işler kontrolden çıkarsa kas gücü için getirilen düşünceli Rus Igor (Yura Borisov) tarafından halledilir. Karakterlerin tuhaf görüntüsü Külkedisi masalını farklı bir kulvara sokacaktır.
Baker’ın filmine bakınca; aşk, seks, para ve statünün çatışan önceliklerinin, dürtüsel bir romantizmi, evlilik anarşisine nasıl sürükleyebileceğini anlarız.
Toros, Ani’ye “Senin gibi biriyle evlenerek ailesini utandırdı,” der, Ani’nin pek de hoşuna gitmeyen bir yargıdır bu. Baker, her uçan yumrukla daha da komik hale gelen uzun bir aksiyon sahnesiyle olaylara tepkisini sergiler. Filmin ikinci yarısında yönetmen tonunu değiştirip, Ani’nin deneyimlediği her şeyin gerçekliği üzerine çökerken, kalbinizi kıracak bir final sahnesine doğru hızla ilerlerken, daha sert ve daha hırslı hale gelmiş karakterleri izleriz.
Baker, Ani rolünü Mikey Madison ile tasarladı ve esas olarak “Once Upon a Time . . . in Hollywood” (2019) ve “Scream” (2022) filmlerindeki çalışmalarından ilham aldı. Bu görüntülerin her birinde, Madison’ın karakterinin kan, alevler ve acı içinde uluyarak korkunç bir şekilde öldüğünü hatırlayabilirsiniz. Neyse ki Ani, bağlanmasına, ağzının kapatılmasına ve kanlı cinayeti haykırmaya zorlanmasına rağmen böyle bir kaderden kurtulur.
Baker’ın filmleri, Amerika’nın kenar dünyasında var olan sınıf ayrıcalığını cesurca önümüze koyar. “Anora”da, Ani, Take That’in “Greatest Day” (“Geleceği bulmak bizim elimizde”) melodisiyle yükselen hareketliliği altında, Brighton Beach’in kış sokaklarına ve soğuk Coney Island sahiline doğru kaçıyor. Kadın tek başına güç ve statü için bir grup haydutla yarışıyor. Baker komediyi epeyce zorlamış, oyuncuların muhteşem karakter yorumu ile bunu rahatlıkla başarmış. Özellikle Mikey Madison’ ın performansını hayranlıkla izlediğimi, Oscar 2025’te “En İyi Kadın Oyuncu Ödülü”nü alacağını buradan haykırayım!
“Anora”, son bölümde çatlak bir peri masalı olarak kendini gösterir. Ani, kurbağa prense yönelmiş bir striptiz kulübü Külkedisi’dir, ama aynı zamanda Igor’da, beyaz şövalyelerin en beklenmedik olanı olarak kabul edilir. Hayalin ötesinde bir kargaşayı gösteren Ani ile bu filmin kabusa giden kargaşasını bile yatıştıracak kadar sakin bir bakışla izlediğimiz Igor arasında geçenler, basit bir alışverişin ötesine geçen bir bağdır. Sonsuza dek sürmesini istersiniz böyle bir bağın sürmeyeceğini bilirsiniz. Bu da hayatın tam olarak gerçeğidir!
yasam.kaya@gmail.com



