AKBANK CAZ FESTİVALİ’nin 35. YILI: “İlhan Erşahin’s İstanbul Sessions ile Coşkulu Bir Başlangıç” / YAŞAM KAYA

Akbank Caz Festivali, Türkiye’nin en köklü ve prestijli caz etkinliklerinden biri olarak, 35. yılında yine sahneleri ısıtmaya başladı. 27 Eylül akşamı, Akbank Sanat ve BKM organizasyonuyla Müze Gazhane’de gerçekleşen açılış konserinde İlhan Erşahin’s İstanbul Sessions, 4 bini aşkın cazsevere unutulmaz bir gece yaşattı. Saksafon virtüözü İlhan Erşahin liderliğindeki ekip –bas gitarda Alp Ersönmez, davulda Turgut Alp Bekoğlu ve perküsyonda İzzet Kızıl– İstanbul’un endüstriyel dokusuyla bütünleşen bu mekânda, cazın sınırlarını zorlayan bir performans sergiledi. Bu konser, Erşahin’in New York’un yeraltı sahnelerinden Tokyo Blue Note’a, São Paolo’dan Avrupa’nın elit salonlarına uzanan global yolculuğunun adeta bir özetiydi; İstanbul ise bu yolculuğun kalbi oldu.

Müze Gazhane’nin geniş, yankılı atmosferi, İstanbul Sessions’ın eklektik ses paletini taşımak için ideal bir zemin sundu. Erşahin’in tenor saksafonu, “Freedom” ve “İstanbul Nights” gibi parçalarda hem melankolik hem de isyankâr bir tınıyla sahneden taştı. Alp Ersönmez’in bas hatları, rock’ın sert dokusunu cazın akıcı doğaçlamalarıyla harmanlayarak setin omurgasını oluşturdu; özellikle “Bosphorus” parçasında Ersönmez’in groovy yürüyüşleri, kalabalığı adeta bir transa soktu. Turgut Alp Bekoğlu’nun davulları ve İzzet Kızıl’ın perküsyonları ise ritmik bir fırtına yarattı – Kızıl’ın doğu motifli dokunuşları, Erşahin’in batı yakası caz anlayışıyla buluştuğunda, ortaya İstanbul’un çokkültürlü ruhunu yansıtan bir ses çıktı. Grup, cazı sadece bir müzik türü olmaktan çıkarıp bir kültürel diyalog platformuna dönüştürdü; bu, Erşahin’in Wax Poetic ve Nublu projelerinden beri süregelen vizyonunun bir yansıması.

Performansın en çarpıcı yanı, grubun sahnedeki kimya ve doğaçlama cesaretiydi. Erşahin’in saksafon soloları, planlı bir kaosun içinde özgürce dans ederken, Bekoğlu’nun poliritmik atakları ve Kızıl’ın perküsyon geçişleri, dinleyiciyi bir an bile yerinde oturtmadı. Kalabalığın enerjisi, özellikle “Red Hook” gibi yüksek tempolu parçalarda, Müze Gazhane’nin beton duvarlarını titretti. Yine de, eleştirel bir gözle bakıldığında, mekanın akustiği bazı anlarda sessiz pasajları gölgeledi; özellikle Erşahin’in daha introspektif sololarında, kalabalığın coşkusu ve yankılar hafif bir karmaşa yarattı. Ses mühendisliğindeki bu küçük aksaklık, keşke daha sıkı bir kontrolle dengelenseydi. Ayrıca, set listesi gruptan beklendiği üzere dinamik olsa da, birkaç sürpriz parça ya da beklenmedik bir konuk sanatçı, bu global yolculuğun İstanbul durağını daha da unutulmaz kılabilirdi.

Akbank Caz Festivali’nin bu açılışı, İstanbul Sessions’ın hem yerel hem evrensel bir sesle konuşabildiğini bir kez daha gösterdi. Erşahin ve ekibi, cazın sadece bir müzik türü değil, bir yaşam biçimi olduğunu hissettirdi. Festivalin devamında, Maya Perest gibi Anadolu esintili projeler ya da Niechęć gibi deneysel grupların sahne alacağı düşünülürse, bu açılış, 35. yılın zengin ve yenilikçi ruhunu müjdeleyen bir işaret fişeğiydi. Akbank Sanat ve BKM, bir kez daha cazseverlere İstanbul’un nabzını tutma fırsatı sundu. Bu gece, sadece bir konser değil, kentin ruhunu küresel bir sahnede haykıran bir kutlamaydı.

yasam.kaya@gmail.com