Bu maceranın gelişmesinde en önemli figür kuşkusuz ressam / sanatçı – bence aynı zamanda bir filozof -Harun Antakyalı. Güven Kıraç’ın atölyesini ziyaretlerinden birisinde Antakyalı önüne boyayı ve boş tuvali koyar; “Boya der”. Bu resim yapmaya ve bireyin kendisini görsellik yoluyla ifade etmesini sağlamaya “davet” etmenin ilk aşamasıdır. Böylece Güven Kıraç’ın içindeki “resim tutkusunu” dışa vurmasının önü açılmış olmaktadır. Corinne Hotel bünyesindeki Corinne Art Galeri’de, tabiri caizse sanattan / sanatçıdan “yüz bulan” Kıraç, “portreler / yüzler” yapmaya başlamıştır.