Sevil Tunaboylu ‘AKLIMDA’ / Sevil Tunaboylu ‘IN MY MIND

Sevil Tunaboylu’nun ikinci kişisel sergisi AKLIMDA, 20 Mayıs – 27 Haziran tarihleri arasında Sanatorium’da.
Dün gece, sırtımızda taşıdığımız cesedi yıkadım. Kemikleri küvete attığım anda pişman oldum ama artık çok geçti. Önce daha temiz (daha eski) olanları seçtim; onlar kolaydı çünkü eklemleri bağlayan lifimsi tüyümsü şeyler kuruyup gitmişti. Bu kolay temizlenir kemiklerde, kanla karışmış, içinden suda kaskatı kesilmiş solucanların çıktığı, kemikle bir olmuş toprak yığınları yoktu.Başlamadan önce sirkeli sıcak suda beklettim kemikleri. Sonra biraz çamaşır suyu ekledim. Bu sırada spagetti yaptım. Sarımsaklı domates soslu makarnamı hızlıca mideye indirdim. Ve şöyle düşündüm: “Banyoda ölü bir at yatıyor ve midem bana mısın demiyor”. Ardından bir kahve içtim. Oyalanacak bir şey kalmayınca kolları sıvadım. Limon kokulu pembe eldivenlerimi giydim ve Gümüş’ün hediye ettiği önlüğü taktım. Bir süre sonra maske gibi bir şey aradım ama yoktu. Dün ada vapurunun saatini ısrarla öğrenmek istediğim zaman, söylediğin şey aklıma geldi. “Ne kadar garanticisin!” ama maskeyi unutmuştum, n’aber?

Şimdi anlatınca, ceset suyunun suratıma sıçrayan noktaları yanıyor. Israrla ceset diyorum, evet; ölü bir at, cesetti. Küvetimde parçalarına ayrılmış bir biçimde yatıyordu. Sırayla parçalar, parkenin üzerine serdiğim siyah çöp poşetlerinin üzerine dizildiler. Artık bir arkeolojik kazıdan kalıntılar gibi görünüyorlardı. Hemen bok var gibi fotoğraflarını çektim. Şimdi de ele geçirilmiş  mühimmata dönüşmüşlerdi; irili ufaklı mermiler, el bombaları, tabancalar ve kalaşnikoflar.

Olduğumun ve varacağımın resmi;
deklanşöre basan parmağın kıkırdağı, pelvisi fırçalayan kemikler yığını…

Bunları yazarken Chicha Libre’nin  Sonido Amazonico albümünü dinledim. Atölyede soba yanıyordu. Nisan’ın 7’siydi ve hava kış gibi soğuktu.

                                                                                                                                                                                                                       Sevil
Sevil Tunaboylu hafızasını canlı tutmayı seviyor. Üretmenin, unutmaya ve unutturulmaya karşı arşivlemenin iyileştirici olduğuna inanıyor. ‘AKLIMDA’, onun içinden ve dışından manzaralar, hayatından anlar, insanlar ve şeylerden; benliğini ve kişisel tarihini tehdit eden dış etkenlere direnmek için ördüğü bir günlük.Sevil Tunaboylu1982 yılında İstanbul’da doğdu. Lisans eğitimini Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim Bölümünde tamamladı. Sanatçı, 2009 yılında Kadıköy/Moda’da Erkin Gören’le birlikte kurduğu Mtaär Sanatçı İnisiyatifi bünyesinde, Mayıs 2009 – Haziran 2010 tarihleri arasında yurtiçi ve yurtdışında 13 sergi gerçekleştirdi. Bunlardan bazıları; Yerel İllüstratörler,  Aile Salonumuz Yoktur ve Uygarlıktan Kaçış sergileridir. İlk kişisel sergisi ‘Ufukta Kaybolana Kadar İzledim’ ismiyle 2012 yılında SANATORIUM‘da gerçekleşti. Ayrıca 2003 yılından bu yana çeşitli grup sergilerine katılmıştır. Bunlardan bazıları; 2008 yılında Hafriyat Karaköy’de Sorma Neden, 2011 yılında DEPO’da  Ateşin Düştüğü Yer, aynı yıl içinde Alanistanbul’da Yumuşak Şehir ve PG Art Gallery’de Tekinsiz Oyunlar, 2012 yılında Bayburt Baksı Müzesi’nde Mesafe ve Temas ve son olarak Kurgular ve Karşı Duruşlar isimli kavramsal başlığıyla 3. Uluslararası Çanakkale Bienali’dir. Sanatçı İstanbul’da çalışmalarını sürdürmektedir. 

Sevil Tunaboylu – AKLIMDA
20 Mayıs – 27 Haziran 2015
SANATORIUM
Açılış: 20 Mayıs, 18:30

aklimda-01

Sevil Tunaboylu’s second solo exhibition ‘IN MY MIND’ will be at SANATORIUM from 20 May to 27 June 2015.
Last night, I washed the corpse we carried on our backs. I regretted it the moment I threw the bones into the tub, but it was already too late. I first chose the cleaner (older) ones; they were easy because the fibre-like fluffy bits that connect the joints had dried away. These easily washable bones had no lumps of soil mixed with blood and coalesced with the bone, from within which worms that had stiffened in the water appeared.

Before I began, I steeped the bones in warm water with vinegar. Then I added some bleach. In the meantime I cooked spaghetti. I swiftly swallowed up my pasta with garlic tomato sauce. And I thought: “There’s a dead horse in the bathtub, and my stomach couldn’t care less”. Then I drank a cup of coffee. When I had nothing left to waste my time on, I rolled up my sleeves. I put on my lemon-scented pink gloves and the apron Gümüş gave me. A while later, I looked for something like a mask, but couldn’t find anything suitable. Then I remembered what you said yesterday when I persistently wanted to learn the time of the island ferry: “You love playing it safe!” but I forgot about the mask, how about that?

Now as I recount this, the places where the corpse water splashed on my face are burning. I insist on calling it a corpse, yes; a dead horse, it was a corpse. It lay in my bathtub, torn into parts. The parts were then lined up on the black bin bags I spread out on the floor. Now they looked like remains from an archaeological excavation. I immediately took photographs of them as if it was a great deal. This time they had turned into seized ammunition; bullets large and small, hand grenades, pistols and Kalashnikovs.

A picture of what I am and what I will become;
the cartilage of the finger pressing down on the shutter button, a heap of bones brushing the pelvis…

I listened to Chicha Libre’s album Sonido Amazonico as I wrote this. The stove was burning in the studio. It was the 7th of April, and it was cold like winter outside.

                                                                                                                                                                                                                       Sevil
Sevil Tunaboylu likes to keep her memory alive. She believes that the acts of producing and archiving against forgetting and enforced forgetting possess healing powers. ‘IN MY MIND’ is a diary she has weaved from both internal and external landscapes, moments from her life, people and things; in order to resist external factors threatening her identity and personal history.

Sevil Tunaboylu, (b. 1982, Istanbul) received a BA in Painting  from Mimar Sinan Fine Arts University. Mtaär Artist Initiative was established  by Sevil Tunaboylu and co-founder Erkin Gören in Kadıköy / Moda in 2009, which hosted 13 exhibitions both national and international exhibitions between May 2009- June 2010. Some of these are : “No Exclusive Quarters For Families”,”Escape From the Civilization” and “Local Illustrators”. Her first solo exhibition was ‘I Watched It As It Disappeared On the Horizon’ at SANATORIUM in 2012. In addition to these, her works were selected to various group exhibitions since 2003. Some of the major exhibitions Tunaboylu participated in are  “Do Not Ask Why” Hafriyat Karaköy (2008), “Where the Fire Has Struck” Depo (2011), “Soft City”  AlanIstanbul (2011), “Uncanny Games” PG Art Gallery (2011), “Distance and Contact” Baksı Museum (2012) and  “Fictions and Dissensions” 3rd Çanakkale Biennial. Tunaboylu lives and works in Istanbul.

Sevil Tunaboylu – ‘IN MY MIND’
20 May – 27 June 2015
SANATORIUM
Opening cocktail: 20 May, 18:30