Sinemanın Babil’i Tiyatronun ‘Hiç Kimse’si / YAŞAM KAYA

Ömer Polat’ ın kaleminden çıkan ve ‘bellek üçlemesi’ dediğimiz oyun bütünlüğünün üçüncü oyunu olan ‘Hiç Kimse’ geçtiğimiz günlerde prömiyerini yaptı. Vol 5’ in başarılı çalışmalarına bir yenisini ekleyen bu gösteri, Gizem Tataroğlu’ nun kadın oyuncu olarak tek başına sahnede devleştiği eşsiz çalışmaya dönüşmüş. Vol 5 her yönüyle takip ettiğim bir grup. Geçtiğimiz tüm oyunlarını detaylı biçimde değerlendirdiğim topluluk; şiirsel dil anlatımını, beden tiyatrosunun gizemli büyüsünü, denenmeyeni deneyen cesur kimliğini sahnenin tamamına aktarıyor. Ömer Polat’ ın yazdığı ve yönettiği ‘Hiç Kimse’ savaş olgusunu, göçmen sorunsalını masaya yatırması açısından dikkatleri üzerine çekiyor.

Oyunda aslında nedeni belli savaşların gölgesinde kalan üç kadın; Azerin, Nika ve Zilal aynı psikolojik travmanın merkezinde hayata tutunma gayretini sergiliyor. Yaşam kavgasının öncesindeki dönemde insanı insan yapan olayları izliyoruz. Mesela çocukluk insan için çok önemli bir durum. Yazar özellikle çocukluk hayatının derinliklerinden günümüz dünyasının yaşanmışlıklarına uzanırken, insanların nasıl mağdur edildiklerini, istemedikleri hayatlara kişilerin nasıl zorlandığını açıklıkla göstermiş. Bir rüya esntalasyonu hemen yanı başımızda, aslında gerçeğin ta kendisi! Kadın olarak hayatta kalmak için ruhunu temiz tutan Azerin ve diğerleri, kaçtıkları coğrafyanın tüm kültürel kalıntılarını peşlerinden sürükleyerek yanlarında taşıyor ve burada yönetmen tüm bunları metaforlar kanalıyla bilinçaltımıza yerleştiriyor. Limon bahçesi, taşlar, arabalar… geçmişten geleceğe barışın izlerini taşıyan tüm izler!

Ömer Polat’ ın imgesel anlatımında sahnede birbirinden ilginç teatral teknikleri görüyoruz. Oyuncunun üzerinde titizlikle çalışan Polat, sahnedeki karakterlerin ayrı coğrafyadan olduğu gerçeğine değil, birbiri içine geçmiş benzer olayları yaşadığı algısına sürekli vurgu yapmış. Suyun, ipin, taşların benzeşmesinden oluşan metaforlar, kendi iç benliğinde dünyanın sistemsel gerçekliliğini sorgulayan isimlerle olgunlaşıyor. Gizem Tataroğlu’ nun eşsiz karakter yorumu oyunun siyasal derinliklere uzamasında önemli bir durum. Ayrıca savaş coğrafyasında var olan bizler, daha henüz Suriye Savaşı’ nın travmatik tüm acılarını an be an yaşadık. Burnumuzun ucunda başka bir dünya var, ama bakmakla görmek arasındaki farkı kavramayan yığınlar, sahnedeki Azerin’e baktığı zaman yürek çöküntüsü yaşıyor! İşte oyun tam bu noktada amacına ulaşmış gözüküyor. Gösteriyi izlerken Alejandro Gonzales Inarritu’nun, senarist dostum Guillermo Arriaga ile beraber oluşturdukları Babil filmi gözlerimin önüne geldi. Birbirinden ayrı üç dünya insanın hayatını kesiştiren filmde olduğu gibi, ‘Hiç Kimse’ ayrı dünyaların insanlarını büyüleyici bir algıyla aynı sahnede ortak acıyla buluşturuyor.

‘Hiç Kimse’ metin olarak zayıf kalsa da, yönetimsel ve oyunculuk alanında büyüleyici bir atmosfere sahip. Gizem Tataroğlu’ nun sahne performansını gözlerimi kırpmadan izledim. Tüm o kadınların yaşantılarını harika psikolojik tahlillerle aktaran genç kadın oyuncu, sezonun tek kişilik en iyi kadın oyuncusu olmayı sonuna kadar hak ediyor!

yasam.kaya@gmail.com