Annem Güneş Sezai Akmen anısına..
Ankara Devlet Tiyatrosunda Periferi’yi izlerken yinelenen,aynılaşan veya aynılığa rastladığım zaman kişisel akademik-eleştirmen anlayışımla içsel karşı duruşum ve benim aynı zamanda dünya görüşümün ifadesi anlamında da öne çıkan özelliğim bu oyunda kendi heyecanımı perçinlemiştir. Ankara DT yapımı olan ve göç –göçebelik ile mültecilik temasını savaş ile koşullandırarak işleyen oyunu Periferi’yi beğenim kendi, kendimi sorgulamama, aynı anda bu görüşümde haklılığıma ait inancımı yinelememe neden olmuştur. Oyunu önceden birkaç kez izleme gayretimin hava muhalefetine takılması ve Cüneyt Gökçer Çayyolu Sahnede oyunu azimle takip etmem sonunda beni yine şahsi gayretim Periferi’yle buluşturmuştur. Oyunda hassasiyetle üzerinde durulan ana motif Nazi Almanya’sında yaşanan insanlık dramı ve doğal olarak 2.Dünya Savaşı ve göçerlik üzerinden verilmeye çalışılan evrensel yaklaşımlı mesaj , üstte bahsettiğim gibi aynılaşan anlayıştan uzak,sıcak güncelliğiyle ilgili yapısı olmuştur. Periferi kelime olarak çevre, etraf, dış kenar anlamını vurgularken oyunda yazar bu anlamda göçebe hayatını üstte yaptığım dokunuşlara göre yakınlaştırmış göçebe-göçerlik ile çingene obasının hayatını, aşk örgüsüyle birleştirmiş ve kenarda olmak ya da dışlanmak anlayışıyla oluşturulmuş samimi ,içten, sıcak ama ötekileştirmenin sıkıntı ve burukluğunu evrensel anlayışla satırlardan sahneye yönetmeniyle aynı anlayışla birlikte ama 2. Dünya savaşının soğuk,yıkıcı etkisini unutmadan taşımışlardır.
YAZAR PEMBE AKGÜN..
Yazar Pembe Akgün Almanya ‘da Tiyatro Festivali nedeniyle bu ‘Göç’ temalı çalışmasını iki ay gibi kısa sürede tamamladığını ve Almanca olarak yarışmaya sunduğunu ve uyguladığı şekliyle yaptığı açıklamasını oyun dergisi düzeninde sunduğu kendi yazısından da anlıyoruz. Evrensel olarak yaklaşımında göç-göçerlik ve mültecilik -savaş ile onun beraberinde getirdiği yaşamsal ekleri daha kolay çözerek istediği sonuca Roman halklarının tüm yaşam renkleriyle birlikte hayatta kalma çabasının zorluklarıyla motifleyerek oyunda bütünleştirmeyi istemiştir. Göçerliğin temelini teşkil eden hareketlilik ve yine onun getirdiği topluluğun kabuk oluşturmada imkansızlığı üzerine kurulan yoksunluğunun, çaresizliğinin farkına vararak bu yolculuğa zorunlu! sevgi kenar süsleriyle oluşturma çabası, göçerliliğin gerçekliğini bize yeterince vurgulaması belki de farkındalık yaratma isteğiyle birazda kendi içinde savaşın şemsiyesini tam açmadan ama hissettirerek sanatsal ögelerle yumuşatarak seyirciyle buluşturması oyunun başarı çizgisini arttırmıştır. Yazar Akgün’ün Periferi oyunuyla özünde getirmeye çalıştığı sevgiye dayalı tanıma, anlama ve yeniden hayat yolculuğunda mutlu olma çabasını göçerler üzerinden göz ardı edilemeyecek kadar çağımızda evrensel önemini gündeme getirmesi bakımından oyunda vurgulamıştır. İçinde yaşadığımız çağın insan haklarına dayalı ve savaşsal yapının kabul edilmezliğini sosyolojik açıdan tehlikeleri ve toplumların bağlı bulunduğu ittifak ile benzeri oluşumların maalesef savaş getirisinin hazırladığı göçerlik anlayışında hiçbir zaman değişmezliğini günümüzde buğulu gözlerle izlediğimiz Ukranya direnişi tam olarak göstermiştir. Rusya’nın sebep olduğu savaş halinin çözümsüz durumu gelecekte çokça periferi yapısının komşu ülkelerde farklı niteliklerde oluşum hallerinin benzer haritasına bizlerinde tanık olabileceğini göstermiştir. Oyunun bu anlamda güncelliği ve tazeliğini yaşatan 2022 yılında yaşadığımız ve bir başka ülkede benzer veya farklı olabilecek göçerliğin zorunlu konumlandırılmasına adım,adım giderek savaşın en çirkin yüzüyle yaşatması, 1945’ten bu yana dünyada sadece biçimsellik dışında özde değişikliğin fazlaca olmadığını bize açıkça göstermiş, hatta sosyolojik,psikolojik yoksunluğa çekinmeden katkı yaparak göçebeliğin insanlık tarihiyle paralelliği üzerinden günümüz olayları bizi bir kez daha uyarmıştır.
YÖNETMEN BETÜL FEYZİOĞLU GÖKÇER…
Yönetmenliğini Betül Fevzioğlu Gökçer’in üstlendiği oyunda yazar ve yönetme-nin birlikteliğinin hem öne çıktığı hem de birliktelik anlamında bazı eksiklikleri olduğu hissedilmiştir. Çingenelerin yaşam biçiminde asıl olan göçerliğin aktarımı sahnelenirken ,acıyı cebinde tutmayan bu insanların unutmak anlamında güçlü silahlarının eğlence ve dansla pekiştirildiği yerde onların zorlu yaşam şartlarının kurtarıcısı olduğu özgürlükçü taraflarının bitmeyen coşkusuyla, mekan tercihlerini ortaya koyuş farklılıklarının çığlıklarını özgün yaşam ve iletişim düzenleri içinde anlatılmasında seyirciye geçiş anlamında tıkanıklıklar görülmüştür.Sahnede zaman, zaman kopuklukların yaşandığı yerleşimsel düzen içinde düzensizliğin yine düzen getirmesi hareket noktasında daha da iyileştirici olabileceği inancı öne çıkmıştır. Masal anlatılarının yapıldığı sahnelerde dekor, kostüm, genel ve detay aksesuar seçimleriyle, ışık kullanımlarında yapılan yönelişler seyirciyi gülümsettiği! gibi sahneden koparma başarısını yakalama anlamında güçlü ataklar getirmiştir. Çingene ve göçerlik yapısı içinde geride varlığını sürdüren savaşın vurgusunu hissettirmeye çalışan efektlerin yetersizliğini ,üniforma ile özdeşleştirme anlamında çabaların süreç anlamında yayılımına ihtiyaç hissedilmiştir.
Yönetmenin oyun fuayede başlar anlayışına ilişkin düşüncesiyle seyirciyi hazırlaması ve ön oyun yaklaşımındaki çabası oyuna alkışlarımızı o noktada başlatmıştır. Yazarın oyunu beslediği evrensellik yapısı içinde sevgi,aşk,savaş gibi dokunuşlar çingenelerin göçerlik yapısı içinde biraz muğlak bırakıldığı yine düşünülmüştür.
OYUNCULAR VE SAHNE TASARIMI ÜZERİNE…
SARA ANA –FERAHNUR BARUT:Oyunculuk anlamında sergilediği performans muhteşem kelimesinin karşılık bulması anlamında değerlendirilmiştir. Oyuncu bu role adeta nefes olmuş, can vermiş. Oyun süresince biraz daha sesini duymak ve masal anlatılarında seyirciyi etkileyen anlamlı vurgularıyla ses tonunda oluşan özlediğimiz renklerin anlamlı yerleşimlerindeki başarısı oyunculuğunu taçlandırmış,seyircisini özenli Sara Ana kimliğiyle Ferahnur Barut fazlasıyla heyecanlandırmıştır. Bütün yüreğimizin alkışlarını kendisiyle paylaşmak dileğimiz olmuştur.
BHUVA-MEHMET GÜRKAN:Başarılı oyuncu yine dingin ,tecrübenin sesi olarak Bhuva yol gösterici kimliğiyle Periferi’de yüreklerimizi ısıtmış,
ALOYA-ESİN ERCAN: İçimize kadar işleyen sesiyle seslendirdiği ağıt ile genç oyuncu, oyunculuk başarısını olumlu anlamda etkilemiş,
STEIN-HASAN ÇAĞRI İLİKOĞLU: Alman kimliğini özellikle beden diliyle anlatma başarısı ,MURDORİ-ÖMÜR ÖZKAPICI:Öksürme temrinlerinde başarısını göstermiş,
JUNO-DORUK ALTUNKAYA,JOİCE-SERPİL ÇAĞIRAN,PUTRİKA-BETÜL GÖKÇER,KARESTİ-ZUHAL TAŞAR,HANRO-NASİP VOLKAN AKÜN, MAJULA-CEM SEL ile Öykü Kaya, Atakan Ertan, İlyas Zeki Karaca, Fatih Evren Dalkıran, Aykut Züngür, Ali Baran Gökçer, Fatma Dadağlıoğlu, Nurefşan Deniz Binici, Ayşenur Yaman ile Orkestra, Sahne Teknik Ekibine oyunun başarısındaki destekleri için teşekkürlerimizi iletmek isterim.
DEKOR TASARIMI-BÜŞRA EROĞLU: Çadır anlamında, kumaş sadeliğinde göçebe yaşamının özüne uygun tasarımın sahne düzenine eşlikçiliği doğa ile arkadaşlığını göğe doğru yükselişin sessiz dostluğunu sahnede hayata geçirmiş,
KOSTÜM TASARIMI-GÖKÇE ŞENER: Oyunun ruhuna uygun kimliklerin öne çıkmasına yardımcı olacak renklerin uyumu ile oyunun bütününde başarılı kostümleriyle, masal kostümlerinde ortaya çıkan çalışma için aynı düşünceyi paylaşmak mümkün olamamıştır.MÜZİK-FIRAT AKARCALI, KOREOGRAFİ-BURÇAK IŞIMER alkışlarımız başarınız için sizlere gönderilmiştir.
***Ankara yapımı bu başarılı oyunu izleme çabamı kolaylaştıran Çayyolu Cüneyt Gökçer Sahne Müdürüne ayrıca teşekkürlerimi iletmek isterim.
Füsun Akmen Balkaya
Çayyolu Cüneyt Gökçer Sahnesi/ANKARA-2022