“Arthur Rambo” Paris’te Afrika kökenli “Fransızların” hüküm sürdüğü, Bagnolet banliyösünden çıkan genç yazar Karim D.’nin, romanını yayınlanmasıyla adını duyurup, kültür sanat yaşamının beğenisini kazandığı, maddi olanakların bir anda kazanca dönmesi olasılığı altında ortaya çıkan sıradışı bir film. Laurent Cantet’in 2008’de Cannes’da Altın Palmiye dahil çok sayıda ödül alan başyapıtı “Entre les murs” adlı filminden daha kaliteli bir çalışmayı bizlere sunan yönetmen, toplumsal temelli ırkçılık, ayrımcılık, sosyal hayat patolojisi üzerine şahane bir çalışma gerçekleştiriyor.
1961 doğumlu Cantet, çektiği “Arthur Rambo” ile “L’Emploi du temps” (2001) gibi gerçek bir olaydan esinlenmiş. Filmde kaliteli kadronun yarattığı devinimle birlikte, insanı Avrupa coğrafyasında Suriye dalgasıyla başlayan ırkçı temelli gündeme sürükleyen bir algı mevcut.
Cezayir kökenli Fransız yazar, yönetmen, blog yazarı Mehdi Meklat, Badroudine Saïd Abdallah ile birlikte şöhreti yakalamış, 2017’de 2. kitaplarının yayınlanmasından hemen sonra, 2011 ie 2015 yılları arasında sosyal medyada Marcelin Deschamps takma ismiyle kadın ve eşcinsel düşmanı, ırkçı, zenci, İslam ve Yahudi karşıtı, birbirinden farklı faşist tweetler yazdığı ortaya çıkmıştı. Bu olay kültür sanat dünyasına bir bomba gibi düşmüştü. Laurent Cantet, bu olaydan esinlerle yazdığı Arthur Rambo’da gerçeklikle sanal dünya arasında insan kimliğinin ne denli karmaşık bir yapıda olduğunu gösteriyor bizlere. Gerçekte görünen yüzümüzle arkamızda sakladığımız kimliğimiz arasında ne kadar fark var?
Konuda Karim, hayatın tüm olanaklarını kullanarak kendisine yepyeni bir yön çizip, yeni yayınladığı romanının yarattığı ünlü olma etkisini yaşayamıyor. Genç yaşta yazdığı ırkçı, faşist tweetlerin kendisine ait olduğu ortaya çıkınca, sanat ortamı bir anda karışıyor. Karim’in hayatı bu olaylarla baş etmek üzerine geçecektir. Genç yaşta yarattığı kurmaca karakterle, şu anda bulunduğu gerçek kimliği üzerine toplumsal bir kaos ortaya çıkacaktır. Karim için yaşamın sanatsal çizgisi çok karmaşık durumda kalır.
Karim konuda 2 gün boyunca durmaksızın Paris’in banliyölerini, gece kulüplerini, gettolarını, gençliğin takıldığı mekanları dolaşır. Arthur Rambo’ nun toplumsal bellekte yarattığı gençlik dalgasını gördükçe kendisine kızar. Bu yüzleşme esnasında Karim’in kardeşiyle olan karşılaşması ayrı bir parantezdir. Kitleleri faşizmin karanlığına iten Arthur ile içinde bulunduğu düşünceleri anlatmaya çalışan Karim arasındaki çatışma yönetmen Cante’in muhteşem kamerasından bizlere ulaşır.
Filmin başından başlayarak Laurent Cantet, Arthur Rambo’nun tweetlerini, filmin ilk jeneriğinden itibaren beyazperdede gösteriyor. Yazılanları okudukça ana karakterle olan bağınız nefret ve acıma duygusu içinde gidip gelirken, özellikle Karim D. rolündeki Rabah Nait Oufella ortadaki karmaşayı muhteşem psikolojik analizlerle oynamış. İnsanın duygusal ve toplumsal damarına basan oyunculuğu, genç Oufella’yı zirveye taşırken, yönetmenin taraf tutmaksızın olanları olduğu gibi aktarması biz seyirciler için kusursuz bir yapımı yüzümüze çarpıyor.
Son dönem Fransız Sineması’nda izlediğim en iyi film olma özelliğini taşıyan Arthur Rambo, çekim teknikleri ve konunun aktarım biçimiyle de benim için 2022’nin en iyileri arasına girdi!
yasam.kaya@gmail.com