Senarist Yönetmen Andrew Haigh’in ikinci uzun metraj filmi olan ’45 Yıl – 45 Years’, evliliklerinde 45 yılı deviren Kate ve Geoff çiftinin İngiltere’de yaşadığı mütevazi hayat öykülerinden yola çıkarak oluşturulan duygusal bir yapım. Aslında filme ‘dram’ demek lazım, ama psikolojik derinlemesine irdelenen hayat dallarına bakıp, konuyu belli alanlara sınırlamaktan yana değilim. Kendi hallerinde, sıradan hayatlarının içinde küçük dünyalarını birleştiren iki yaşlı çiftin sıradan öyküsünü bizlere sunan senarist Andrew Haigh ve David Constantine ikilisi, geçmişten gelen bir haberle o güne kadar hiçbir şekilde kötü zaman yaşamamış çiftin kaderini değiştiriyor.
Birlikteliklerde genellikle kadın merkezli oluşan aile yapısı, erkeğin elinde yer alan bazı duyguları köreltse de, Geoff’a geçmişten gelen kötü haber, 45 yıldır süren bir aile yapısını duygusal anlamda derinden sarsmayı başarıyor. Kate için erkeği elinde tutma duygusu ağır darbe aldığı için belki, film boyunca eşiyle bir iç hesaplaşmanın peşine takılıyor. Geoff’ un 45 yıl önce ölen sevgilisinin kar-buz altında saklı kalan cesedinin ortaya çıkması Kate’ in kadınsal onurunu fazlasıyla zorluyor. Ortaya sadık eşin eski sevgiliye duyduğu aşkın belirtileri tek tek döküldükçe yaşlı kadının kendisiyle olan hesaplaşmasını izliyoruz. Katya adındaki eski sevgilinin hayatının peşine düşüp, kocasının duygusal bunalımlarını anlamaya çalışan ya da direk söylemek gerekirse, eşinin ölen sevgilisini dahi kıskanacak düzeyde psikopatça duygularla hareket eden Kate, olayları deştikçe eşine karşı içten içe yabancılaşır. Hayatını verdiği adamın çok farklı ve de bilmediği yönlerini görür.
Genelde herkesin Haneke aşkında yola çıkıp değerlendirme yaptığını düşündüğümde, filmde Freudyen dürtülerin aşkı harekete geçirdiğini, psikolojik gerilim düzeyinde duygu anların seyirciyi esir aldığını söylersek yanılmış olmayız. Bunu nereden çıkardığımıza bakarsak; film boyunca konuşan, araştıran Kate, bir o kadar aksi yönde suskun kalan, geçmişini sorgulayıp hayatını yeniden şekillendirmek isteyen Geoff karşımızda. Yani sıradan hayat yaşayan iki İngiliz yaşlı insanın basit hayatından ‘sıradışı’ bir konu yaratmak başlı başına başarı. Ortada insan kalabalığı görmüyoruz. Aksine dar alanda, eşyalarla, geçmişle kurulan bağın izdüşümü perdeye yansıyor. Oluşturduğu düzenini kaybetmemek için ölmüş bir insanı dahi kendisine hedef yapan Kate olayların en güçlü ismi olarak belleğimize yerleşiyor konu boyunca.
Genç senarist yönetmen Andrew Haigh, David Constantine ile beraber kaleme aldığı senaryosunu, kamera arkasından beyninde işlediği sahnelere göre çekmiş. Filmde olması gereken olayları olduğu gibi aktarmadan kaçınmayan Haigh, muhteşem ‘karakter oyuncusu’ özelliğinde isimlerle çalışınca elindeki malzemeyi doğru kullandığını bizlere kanıtlıyor. Daha önce çektiği filmi Weekend / Haftasonu ile ‘romantik komedi’ alanından yürüyüp, bir anda ‘psikolojik dram’ alanına kayan yönetmenin zekice kurguları umut vaat ediyor.
Charlotte Rampling canlandırdığı Kate Mercer rolünde, filmi tek başına sırtına alıp sürüklemiş. Birkaç arkadaş dışında ikili diyaloglara, bezen iç konuşmaların geçtiği monologlara dönüşen olay zinciri seyirciyi hiç boğmuyor. Kadın oyuncunun teatral zekası öylesine keskin ki; beden dilinin gücünü, nesnelerle kurduğu bağın etkilerini, kamera önündeki alanını adeta tiyatro sahnesi gibi kullanmasını izledikçe kendimizden geçiyoruz. Geoff’ ta Tom Courtenay da Rampling gibi rolünün ağırlığının farkında.
Kısa yoldan gidip sonuca ulaşmak istersek eğer, ’45 Yıl – 45 Years’ usta isimlerin elinde kendi zirvesini yakalamış bir yapım. Herkes kendi hesaplaşmasının peşine düşerken sizler oturduğunuz koltukta bu hesaplaşmasının ince detaylarını an be an yaşıyorsunuz.
Yaşam Kaya / yasam.kaya@gmail.com


