Manchester By The Sea: Psikolojik Şaheser! / YAŞAM KAYA

Anlat Bakalım (1999), New York Çeteleri (2002), Margaret (2011) gibi birbirinden bağımsız filmlere imza atan senarist yönetmen Kenneth Lonergan’ ın yeni filmi ‘Manchester By The Sea – Yaşamın Kıyısında’, Akademi 2017 Ödülleri’nde 6 dalda aday olup vizyondaki yerini aldı. Şimdiye kadar yaptığı işlerde komedi, aksiyon, gerilim konularını kendisine çıkış yapan deneyimli yönetmenin bu son filmi, bir adamın geçmişinde yaptığı hatadan arınmasını işlerken, psikolojik anlamda insanı bambaşka dünyalara sürükleyen şahesere dönüşüyor. Lonergan, senaryosunu yazıp yönettiği filminde Tarkovsky’ nin izinden gidip, küçük bir sahil kasabasının sinematografik görüntüsünden kesitleri bizlere sunuyor. Daha önce Korkak Robert Ford’ un Jesse James Suikasti filminde Robert Ford rolüyle Casey Affleck Satellite Ödülleri’ne, Altın Küre’ye ve Oscar’a En İyi Yardımcı Aktör dalında aday gösterildi. Oyuncunun belkide dönüm noktası diyebileceğimiz 2007 yapımı bu film, Sinematografi dalında da Oscar’a aday olurken, Affleck ‘durağan’, ‘psikolojik’ rollerin adamı olduğunu bundan on sene önce Hollywood’a açıkça gösterdi. Lonergan ile 2016 yılı Manchester By The Sea filminde çalışıp yine Oscar’a aday olan oyuncu, filmde senaryoyla beraber Akademi Ödülleri’nde büyük favori konumunda.

Filmin konusuna bakmadan önce olayların psikolojik anlamda neden insanı büyülediğini değinelim. Dram ağırlıklı konularda ‘yüzleşme’ hikayeleri beyazperdede gösterilirken, genel anlamda filmdeki müziğin kalbimizde bıraktığı ritme bakmalıyız. Lesley Barber, Manchester By The Sea – Yaşamın Kıyısında filmine yaptığı müziklerde vicdanı ile yaşamı arasında sıkışan bir kalbin içsel isyanına dikkat çekmiş. Müzikler uzun aralıklarla bitmeksizin sürerken geçmişle gelecek arasında sürüklenen izleyenler sinematografinin büyüsünü damarlarına kadar hissediyor. Özellikle denize açılan bir teknenin içinde birleşen üç insanın yaşamı, oltasına balık takılan küçük çocuğun sevinç çığlıklarına kadar uzanan duygusallığa gidiyor. Birbirini çok seven iki kardeşin dostluk ilişkileri, çaresiz bir babanın oğullarını seyrederek olanları kabullenişi, ailesini yitirdiğinde ölmeyi kendisine çıkış yapan ama başaramayan adamın isyanı aynı karede buluştuğunda sizde ister istemez gözünüzdeki acıyı görüyorsunuz. Kemanın ritmi öylesine keskin biçimde duygularınızı kesiyor ki, filmin öncesi ve sonrası şeklinde ilerleyen konusu içinizde tarifsiz hüzünlere neden oluyor. Yönetmen filmle müzikleri vurucu noktalarda birleştirmiş. Bu filmin en çok dikkat edilmesi gereken noktası Barber ile Lonergan birlikteliğinden doğan güç! Oscar jürisi müzikleri pek ciddiye almamış, fakat 2016 yılının en iyi müzikleri Manchester By The Sea’de!

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Şimdi anlatacaklarım spoiler içermekte diyeyim ki, filmi izleyecek olanlara kötü sürpriz olmasın. Casey Affleck, Michelle Williams, Kyle Chandler ve Lucas Hedges dörtlüsünün elinde şekillenen oyuncu kadrosunda, Lee bir gece arkadaşlarıyla yaptığı ev partisinin ardından kendisine bira almak için markete gider. Şömineye attığı odunların alev alarak doğalgaz tankını patlatmasıyla karısı hariç tüm çocuklarını kaybeden talihsiz adam, yaşadığı bu olayın ardından Manchester Kasabası’nı terk edip Boston’a taşınır. İzbe bir evde hayatını apartman bakıcılığı yaparak kazanan Lee, çok sevdiği abisinin kalp yetmezliği ölümünden sonra yeğenine bakmak zorunda kalacaktır. Yaşadığı eski kasabasına döner, tüm hayatı gözlerinin önüne gelir. Eski karısı Randi, Lee’yi unutamamış, ama Lee geçmişinde yaptığı hata yüzünden asla bu sahil kasabasında yaşamak istemez. Joe’dan kalan tekneyi onarıp denizlere açılmak isteyen genç Patrick, amcasını kendisi ile yaşamaya ikna etmeye çalışıp, kaybettiği babasının özlemini denizlerde geçen anılarla hafifletmek ister. Lee için çıkmazlarla dolu bu olaylar zinciri içinden çıkılmaz hal alacaktır. Yeğenini Boston’a götürmek ister, ama Patrick bulunduğu yerden ayrılmaz. Çocuklarını rüyasında gören, içten içe yalnızlık çeken, pişmanlığı yüzünden bir türlü hayata tutunamayan adam en sonunda bu olaylara bir çare bulacaktır.

Lee rolünde oynayan Casey Affleck, rolünün psikodinamik yapısını muhteşem kavrayıp; Lee’ nin çıkmazlarla dolu yaşamını kusursuz biçimde anlatıyor. Bakışlarda, konuşmada, duruşta, bar sahnelerindeki kavgalarda öylesine vurucu karakter çözümlemeleri mevcut ki, bir türlü gelmeyen patlama anı sizi oturduğunuz koltukta rahatsız ediyor. Abisi ve yeğeniyle denize açıldığı sahnelerde geçmişle gelecek arasında bağlantı kuran yönetmen, Lee’ nin yaşamını mutlulukla pişmanlık arasında belirgin biçimde kesmiş. Affleck’ in durağan rol yapısına uygun bu hamle filmin nirengi noktası olurken, özellikle Patrick’le Lee arasında gelişen ‘baba-oğul’ yakınlaşmasının bir türlü gerçekleşmemesi konudaki dramın artarak büyümesine neden olmuş. Acının abartılarak perdeye yansıtılmadığını söylemeliyim. Müziğin inanılmaz gücüyle bitmek bilmeyen Manchester görüntüleri ve karakterlerin yaşanmışlığı denizden esen rüzgar gibi teninize değdikçe sizleri büyülüyor. Ilık bir esintinin ardından bakakaldığınız mavilik film boyunca sizi esir alıyor. Casey Affleck hayatının rolünü oynamış desek yanlış bir yargı ortaya koymamış oluruz. Michelle Williams, Randi’ nin patlama anı olan ‘unutamadım, birleşelim’ bölümünde acının tarifini yapmış adeta. Lucas Hedges, genç yaşının verdiği tecrübesizliğe yenik düşmeden, babasını kaybedip hayatta tek başına kalan Patrick’de yaşamın kıyısını betimliyor. Patrick hayata tutunmaya çalışırken amcasını da peşinden sürükleme niyetinde. Yalnızlık, korku, panik atak anları oyuncunun mükemmel doğasıyla bütünleşmiş.

Kenneth Lonergan, Manchester By The Sea – Yaşamın Kıyısında filminin senaryosuyla Oscar’da ‘En İyi Orjinal Senaryo’ ödülünü alması an meselesi. Yönetmen olarak ödül alabileceğini sanmıyorum. ‘En İyi Erkek Oyuncu’ dalında Casey Affleck yine Oscar’ ın en büyük favorisi. Psikolojik analizleriyle Manchester By The Sea, dünya sinema tarihine geçecek bir başyapıt. Londra Filarmoni Orkestrası’nın çaldığı müzikler eşliğinde Affleck’ in akıllara durgunluk veren oyunculuğunu izlemek isteyenler için bu çarpıcı yapımı kaçırmasın!

Yaşam Kaya – yasam.kaya@gmail.com