Venedik’te Altın Aslan ödülüne layık görülmesinden sonra geçtiğimiz günlerde vizyona giren Joker dünyada büyük ses getirerek sinema salonlarında farklı bir baharın habercisi konumuna geçti. Hangover, Road Trip, Old School… adlı komedi filmlerinden bildiğimiz yönetmen Todd Philips ile Gladyatör filminin sapkın imparator rolünde unutulmaz oyunculuğa imza Joaquin Phoenix’in buluştuğu film, dünyada gitgide artan sınıfsal ekonomik huzursuzluğun sert bir yansıması olmuş. Filmi incelerken Oscar 2020’de elde edeceği başarı bir kenarda dursun, Gotham şehrinde yaşanılan olayların dünyada yaşanılacak bir toplumsal kaosa örnek teşkil edebileceğini inatla vurgulamak lazım. Ayrıca kritiğin başında belirtmekte yarar var; Phoenix ‘Jojer’ rolünde ortaya koyduğu inanılmaz performansla ‘En İyi Erkek Oyuncu’ ödülünü şimdiden cebine koymuş gözüküyor.
Filmdeki olaylar Batman’ in yaşadığı Gotham şehrinde eviriliyor. Joker karakterinin nasıl ortaya çıktığını detaylarıyla işleyen yapıt, öncelikle liberal sistem içinde insanın konumunu masaya yatırmış. İnsanın sınıfsal konumunu toplumsal alanlar mı belirler? sorusu ilk göze çarpan unsur. Joker gibi karakterlerin bindiği metrolar, otobüsler, tramvaylar ve taksiler zengin üst sınıfla aynı ortamı soluyan insanların kaynaşımı gibi dursa da, aslında bu karışımın yarattığı insan betimlemeleri ortada bir kaynaşma olmadığını, aksine zengin elitlerin kendisinden az kazanan halk yığınlarını sokaktaki hayvandan farklı görmediğini kanıtlıyor. Marx’ ın “İnsanların maddi yaşam koşullarını belirleyen onların bilinçleri değildir, bu maddi koşullar onların bilinçlerini belirler.” sözünden hareketle olaylara eğildiğimizde, zaten filmin ana felsefesi ortaya çıkmış oluyor. Otobüslerde, trenlerde fakir halk kesimlerini aşağılayan burjuvazi, olaylara müdahil olmak isteyen işçi sınıfını öldürmekten asla çekinmiyor. Bilinç bağlamında daha çok kendi yaşantısını idame ettirmek isteyen fakir kesim, hayatı yönlendiren burjuvazinin iki yüzlü tavrına git gide kin güderek pimi çekilmiş bomba gibi sokaklarda dolaşıyor.
Gotham şehrinde hayatını palyaço mesleğini icra ederek geçiren Arthur Fleck bakıma muhtaç annesiyle hayatını devam ettirme gayretinde. Fakat toplumun sınıfsal ayrımı o kadar keskin ki, insanlara dışarıda işlerini yapmaya yaratacak bir ortam çok zor. İnsanlar kendilerinden aşağıda gördükleri alt sınıfı kişisel zorbalıklarıyla yıldırma, sindirme ve yok etme peşinde. Sonuçta Fleck’ in istem dışı karıştığı bir takım olay silsilesi Gotham’ ın puslu havasını bir anda sistem karşıtlığının estiği büyük fırtınaya dönüştürüyor. Fleck, burjuvazinin insanlar üzerinde kurduğu baskıyı öz ailesini araştırırken birebir görür ve arkadaşının kendisine verdiği silahla istemsiz bir isyanın kahramanı olur. Gelinen noktada halk isyan bayrağını çekmiştir, amaç burjuvaziyi tamamen ortadan kaldırmaktır. Kendisini Joker olarak tanıtan Arthur Fleck ise olanların peşi sıra giderek Batman’ in azılı düşmanı olma yolunda esrarengiz adımlar atacaktır.
Filmin yönetmeni Todd Philips son dönem dünyada hızlıca artarak ilerleyen gelir adaletsizliği kavramını filmine çıkış kapısı yapmış. Bu unsur üzerinden yürür isek filmdeki birçok kadrajın Fight Club filmiyle kesiştiğini söyleyebiliriz. İsyan ruhunu Joker metaforundan hareketle izleyicinin beynine sokan dahi yönetmen, Oscar jürisinin pek hoşlanmayacağı türden bir şahesere imza atıyor. Toplumsal patlamanın nasıl olacağını açık seçik anlatan Joker, aslında kapital toplum yapısındaki adi bakış açılarını acımasızca eleştiri yağmuruna tutmuş. Dünyada kapitalist sistemin nasıl sonunun geleceğini de anlatan yapıtı iki önemli faktörün başlığında izlemekte yarar var: Birincisi, ekonomik çıkmazın sonucunda insanların patlaması sistemleri yıkar mı? İkincisi ise, gelir adaletsizliği sol bir geleceği planlar mı? Film bu iki sorunun cevabını çok açık şekilde ‘evet’ olarak veriyor. Sonuç olarak filmin elde ettiği başarı senaryo-yönetmen-oyuncu birlikteliğinden doğan inanılmaz güzel felsefe ile alakalı. Filmin sol felsefesine inanarak yaklaşan üçlünün gayreti emin olun diğer Hollywood filmlerine de sirayet edecek. Joker’in hayali Gotham şehrindeki doğuşu kısa süre içinde açmazlar içinde yıkılacak olan kapitalist düzenin son hallerini anlattığı için tarihe farklı bir sayfadan yazılacak!
yasam.kaya@gmail.com