SEN HİÇ ATEŞ BÖCEĞİ GÖRDÜN ?: “Sinemada Pek Göremedik! / YAŞAM KAYA

Netflix Türkiye’de geçtiğimiz günlerde vizyona giren, Yılmaz Erdoğan’ ın 1999 yılında tiyatro oyunu olarak ilk kez bizlere sunduğu ‘Sen Hiç Ateş Böceği Gördün mü?’ adlı yapım, tiyatrodan sinemaya aktarılan metinler içinde enteresan bir noktada duruyor. Andaç Haznedaroğlu’ nun yönetmen koltuğuna oturduğu filmde tiyatro sahnelerinden iyi tanıdığım bir çok kaliteli karakter oyuncusu yer almış. Yılmaz Erdoğan ve Demet Akbağ’ ın performansından yıllar sonra Ecem Erkek, Devrim Yakut, Engin Alkan, Merve Dizdar, Ushan Çakır ve Bülent Çolak’ ın filmde olması, eksikleriyle beraber eski kadronun tadını aratmayacak türden bir işin ortaya çıkmasına neden olmuş.

Yazının başlığından da anlaşılacağı üzere, tiyatrodan sinemaya aktarılan metinlerde çokça problemlerin oluşması mevcut. Kısaca konuyu anlatıp, daha sonra detaya gireyim. 1948 yılında İstanbul’da doğan Gülseren, dört rakamlı sayıları aklından çarpabilen özel eğitime muhtaç, üstün zekalı bir kadındır. 50 yıllık bir dönemde, arka planda Türkiye’nin panoroması eşliğinde Gülseren’in hayatından kesitler sunan eser, dönemin koşullarını irdeleyerek Türkiye’ nin günümüze hangi şartlarda ulaştığını anlatıyor. Zaten konunun dikkat çekici olmasının temel nedeni dönem olaylarını içinde barındırmasından kaynaklı. Forest Gump filmi ile enteresan biçimde benzerlikler kurduğum konu örgüsü, üstün zekalı (kısmen asperger sendromu) olan bir kızın kendi hayatının çerçevesinden dışarıya bakmasını merkez yapmış.

Yönetmen Andaç Haznedaroğlu filmin hemen başında Gülseren’ in (Ecem Erkek) yaşlı halini bizlere gösteriyor göstermesine, ama bir makyaj felaketi var ki ortada, anlatamam! Ecem Erkek’ in genç görüntüsünü hiç kapatamayan makyaj, başrolde oynayan oyuncunun rolüne adaptasyon sorunu yaşamasından kaynaklı daha fazla sorunlu hale dönüşüyor. Her yaşı aynı görüntüde, mimikte, duyguda oynayan Ecem Erkek bilmem farkında mı, filmin ilk karesinde neyse son karesinde de aynı duruşla konuyu bitiriyor. Bizler konuya karşı duygusal olduğumuz için, tiyatrosunu geçmişte izleyip hafızamıza kazınmasından kaynaklı, heyecanla olan bitene odaklanıyoruz; fakat sonrasında kaçırdığımız çokça noktanın olduğunu görüyoruz. Mesela Gülseren’ in babası Nazif rolünde Engin Alkan rolünün hakkını son derece iyi verirken, Gülseren’in babasıyla duygu katarsisini görmemiz pek mümkün değil. Devrim Yakut’ un Gülseren’ in annesi İclal’de ortaya koyduğu performans konuyu sürüklerken, Gülseren rolünün eksik kalan noktaları bir türlü onun olduğu bölümden gitmiyor. Oyuncu Ecem Erkek bilmem farkında mı, film tamamen kendisinin oynadığı karakter üzerine oturtulmuş, ama ortada başrolü görmek çokça mümkün değil! Ushan Çakır ile Bülent Çolak’ ın siyasal söylemlerde yarattığı çatışma yine filmin iyi unsurlardan olurken, Gülseren’ in pasif kalan görüntüsü filmi çok derinlemesine kalbimize yerleştirmiyor. Eserin yazarı Yılmaz Erdoğan ve tiyatrosundan hatırladığımız Sinan Bengier’ in geçmiş kadrodan çıkarak karşımıza geçmesi ayrı bir heyecan olmuş, ama sadece o kadar!

Yönetmenin konuyu fazlaca uzun tuttuğu ve tiyatrosunun etkisinden kurtulamayarak filmi adeta bir tiyatro oyununa çevirdiği ‘Sen Hiç Ateş Böceği Gördün mü?’, başrol oyuncusunun yanlış seçiminden kaynaklı vasat bir iş olmaktan öteye geçememiş!

Filme puanım 10/5

yasam.kaya@gmail.com