Ata Demirer’in yazdığı, Hakan Algül’ün yönettiği Disney+ ‘ da vizyona giren ‘Bursa Bülbülü’, 1980’li yılların fantezi dolu günlerine fırtınalı bir aşk öyküsüyle dalarken, dönemsel olarak pek irdelenmeyen, Türkiye’nin askeri darbe sonrası kültürel dönüşüme giren fotoğrafını farklı bir öyküyle çekiyor. Ata Demirer, Özge Özacar, Cem Gelinoğlu, Celil Nalçakan, Toygan Avanoğlu, Melek Baykal ve Tarık Pabuccuoğlu’nun rol aldığı komedi/dram/müzikal tarzdaki film, Ata Demirer’in ‘Eyvah Eyvah’ filminden sonra oluşturduğu komedi türünü destekler nitelikte bir algıyla oluşturulmuş. Konu akışında etkileyici, üslup bağlamında sıradan kalan yapımla ilgili söylenecek çokça cümle var.
Bursa’da deniz kenarında çay bahçesinde şarkı söyleyerek hayatını kazanan Cengiz’in en büyük hayali bir albüm çıkararak kariyerini üst basamaklara çıkarmaktır. Taşkın’ ın birden hayatına dahil olmasıyla, Şerafettin üzerinden albüm çıkarma hayallerini gerçekleştirmek isteyen Cengiz’in başına umulmadık olaylar gelir. Albüm yolcuğuyla başlayan hikaye Taşkın’ın kardeşi Arzu’nun da dahil olduğu müzikal bir yolculuğa uzanır. Cengiz için kariyerinde sıçrama yapmak, Aşkın büyüsü eşliğinde gelişen bir zincirden ibaret olur.
1980’li yılların Bursa’sına uzandığımız film görüntüsü eşliğinde, son demlerini yaşayan gazino günlerini izlediğimiz Bursa Bülbülü filmi, üç kişilik sanatçı kadrosunun çalışmalarını, Cengiz’in aşk besteleriyle olan çıkışını gözler önüne seriyor. Yok olmuş bir fantezi arabesk kültürünün ilk çıkış yıllarında Cengiz’in hayallerinde ve saflığında oradan oraya savruluyoruz. Taşkın’ın bülbül sevdası yüzünden kaset parasının kaptırılması, Arzu ile Cengiz arasındaki aşkın acıyan yarası, Bülent Ersoy’un, Küçük Emrah’ın ve Fahrettin Aslan’ın konuya dahil olması dönemi anlamamız açısından çok mühim.
Ata Demirer ‘Eyvah Eyvah’ filminin etkilerini ‘Bursa Bülbülü’ filmine aktarıyor. Dönemle alakalı olmasa da, müzikalin kültürel yapısı, karakterlerin konuşma biçimi, konudaki aşk olgusu sanatçının tekrara düştüğünün kanıtı. 80’lerin ikili veya üçlü gruplarını bizlere hatırlatan, arabesk/fantezi müzik dünyasının ünlü isimlerini ortaya koyan yapım bu bağlamda etkili. Metin Akpınar’ın 1985 yılında oynadığı ‘Aşk Olsun’ adlı tiyatro oyununun gösterilmesi hoş bir nüans bırakıyor. Ata Demirer şu Trakya şivesinin etkisinden çıkarak filmine eğilmiş olsa idi, ortadaki konu bu kadar yavan kalmazdı. Sürekli tekrara düşen espri algısı ise çok fena.
Özge Özacar’ın Arzu karakterindeki başarılı çıkışı gözlerden kaçmıyor. Bunun yanında Ata Demirer Cengiz’in duygusal saf tarafını çok güzel psikolojik analizlerle oynamış. Taşkın’da Cem Gelinoğlu ekibin başarısına uyum sağlamış. Celil Nalçakan’ın Osman’da yarattığı devinim, aşkın algılanması açısından çok mühim! 1980’li yılların kültürel dezenformasyona uğramış fantezi/arabesk günlerini açıkça gözler önüne süren, toplumun sosyokültürel yapısını yüzümüze vuran ‘Bursa Bülbülü’, sadece müzikleriyle öne çıkan bir proje olmuş!
yasam.kaya@gmail.com