Yapı Kredi’ nin ana sponsorluğunda 2012 yılında Unesco Dünya Kültür Mirası listesine giren ‘Çatalhöyük Kazıları’ nı yerinde görmek için 4 Ağustos 2015 tarihinde soluğu Konya’da aldık. 22. yılına giren kazı çalışmalarını Kazı Başkanı İan Hodder ve Yapı Kredi Kurumsal Sorumluluk ve Sürdürübilirlik Yöneticisi Nurcan Erhan’ ın ev sahipliğinde yerinde izlemek biz gazeteciler için unutulmaz anların doğmasına sebep oldu. Nasıl olmasın ki? Şimdi gözünüzü kapatın ve bir düşünün; insanlık tarihinin başladığı noktadan yavaş yavaş günümüze doğru gelelim. M.Ö. 9000 ile 5500 yılları arasında bizlerin ataları olan Çatalhöyük halkının yaşantısını hayal edin. Hatta hayal ederken o toplumda yaşayan bir birey olarak kendinizi onların yerine koyun. Evlerin içine adım atın. Ateşi keşfeden insanlardan çok sonra yemeklerini kendi elleriyle yapan, ürettiklerini herkesle eşit şekilde paylaşan, kendi arasında bir sosyal hiyerarşiye sahip olmayan bu ilk şehirleşmiş insanların duygularını anlamaya çalışın. Empatinin de ötesine geçip, dünyanın ilk komün toplumunun insanlık tarihine verdiği mesajı beyninize kazıyın: Savaş yok; sadece paylaşmak, üretmek var ve tüm insanlık için!
Ortadoğu coğrafyasında, insanın ilk tohumlarının atıldığı Fırat ve Dicle ırmakları arasından fışkıran kabile toplumlar, kendi hayatlarının temel taşlarını oluştururken bilerek ya da bilmeyerek günümüz insanlarının sosyal, duygusal, mantıksal gen haritlarını da oluşturdular. Onlar ‘vicdan’ dediğimiz ‘insanın insanca yaşama hakkı’ prensibini tarihte var edip, ortak amaç olan ‘yaşam’ enerjisi için şehirlerinin kurallarını belirlediler, bu kuralı en saf haliyle ‘özgürlük’ olarak söyleyebiliriz.
Konya’nın tarihsel haritasına baktığımız zaman ‘Çatalhöyük’ için yapacağımız yorumu daha net anlarız. 22 senedir inandığı bir değeri kazan, kazdığı değeri insanlık tarihine sunan İan Hodder, üç inancın ortak noktada kesiştiği Çatalhöyük halkının kültürel mirasının dünyada eşi benzeri bulunmadığını söylüyor. İnanç kelimesi eminim Konya gibi mistik şehir için yabancısı olmadığımız bir kavram. Antik Roma’dan Bizans’a kadar tapınaklarla Tanrı’ya haykıran inananlar, Mevlana’ nın hümanistik Müslüman felsefesinden başlayıp Selçuklu’ nun eşsiz kültür hazineleri içinde yaptıkları Cami’leri bizlere aktardıkları için onlara ne kadar minnet duysak az kalır. İnce Minera’ nin taş duvarları arasında gezerken, çift başlı Roma kartalının görüntüsü eşliğinde Osmanlı’ nın Konya’ya verdiği olağanüstü değeri anlıyorsunuz. Mevlana’ nın ‘Ne olursan gel…’ mantığının barış dolu özlemi, insanlık tarihine umut olan ‘Çatalhöyük’te ilk kez dillendirilip uygulamaya konulmuş. Çatalhöyük’ten günümüze kadar ulaşan bu barış özleminin izlerini Konya’ nın tarih kokan sokaklarında içinize çekiyorsunuz.
İnançların Hayata Yansıması!
Tarım, toplayıcılık ve hayvancılıkla yaşamını sürdüren Çatalhöyük insanları, oluşturdukları şehirlerinde öylesine muhteşem mimari yapılar yapmışlar ki, insan ilk gördüğünde hayretler içinde kalıyor. Çatıdan girilen Çatalhöyük evlerinde kendi ölülerini bulundukları evin hemen altına gömen tarihin ilk komün halkı, atalarının ruhundan enerji aldıklarına inandılar. Doğada var olan leoparın kürkünü bedenlerine sararak vahşi yaşam içinde güçlerine güç kattıklarını düşündüler. İan Hodder’ ın ekibi tarafından 2011 yılında bulunan etrafı kırmızıya boyalı buzağı kafası ile kuvvetli toplum olma yolunda ilerleme kaydettiklerini hissettiler. Büyüye dayalı ayinlerle kötü ruhlara karşı 8000 bin nüfuslu Çatalhöyük insanlarını dünyadaki korunaklı bölgede tuttuklarını tasavvur ettiler. Üç inancın da ortak noktası insanları daha güçlü, kıvrak ve korunaklı bireylere dönüştürmekti.
Sanatın Doğduğu Yer!
Kazılar sırasında insanlık tarihinin ilk haberi ve ilk şehir planlaması diyebileceğimiz duvar resimleri de bulundu. Çatalhöyük’te yaşayanlar sanatsal resimler yapmayı kendi hayatlarının vazgeçilmez parçası olarak düşündükleri için yaşadıkları evleri sanatın gücü ile donattılar. Resmin yanında nadir görülen çakıl taşlarından yapılmış hançerler, çamurdan ve taştan yapılmış insan ya da hayvan figürleri , dünyanın ilk kendirden dokunmuş kumaş parçalarının biri, alçılanmış kafatası, 2 insan 2 boğa başı kazınmış demlik, yaşam döngüsünü temsil eden kafası olmayan kadın heykelciği yapılan kazı çalışmalarında gün ışığına çıkarıldı. İan bu sanatsal çalışmalarla ilgilenen Çatalhöyük insanlarına karşı büyük bir hayranlık duyduğunu belirtiyor. İnsan nasıl hayranlık duymaz ki? M.Ö. 9000 yılına kadar uzanan tarihin ilk yerleşimlerinden olan bölgede nereyi kazsanız sanatın muhteşem gücüyle karşılaşıyorsunuz.
Özel Mülkiyet Yok!
Çatalhöyük Kazıları’nda dikkat çeken bir diğer nokta ise insanların mükemmel bir ticari ağının olması. Değiş tokuş mantığıyla Çatalhöyük’teki insanlar Suriyeliler ile Akdenizliler ile alışveriş yapmışlar ve elde ettikleri ürünleri yaşadıkları bölgedeki tüm halkın kullanımına açmışlar. Yıkıldıkça birbiri üzerine yapılan evlerde ‘ben’ kavramı olmadığı için, Çatalhöyük’teki tüm yaşam alanları herkesin kullanımına açık konumdaydı. Eğer siz Çatalhöyük’te doğmuş bir bebekseniz, biyolojik anne babanız dışında tüm insanlar sizin ailenizdi. Ekonomik, sosyolojik sınıfsal ayrımın olmadığı şehirde, kendisini üst tabakada gören insanlar asla bu toplumda barınmadı. Din kavramının oluşmadığı toplumda, ruhban sınıfı olmadığı gibi; devlet sisteminin de olmamasından kaynaklı politik ayrıcalığı olan siyasi üst sınıf Çatalhöyük’te hiçbir zaman var olmamıştır. ‘Ben, sen yok; biz varız’ felsefesini hayatlarının içine yerleştiren insanlar dünyada olması gereken ‘barış’ dolu günlere M.Ö. 9000′ li yıllardan gönderme yapıyor.
Avrupalıların Ortak Atası!
Çatalhöyük’te yaşayıp çoğalan insanların ‘yeni yerleşim yeri arama merakı’ Avrupa’ya kadar uzanmış, şehirden başlayan göçlerle uzun bir yürüyüşe çıkan meraklı ayaklar Avrupa’ nın içine kadar ulaşmış, Almanya’da yapılan kazılarda elde edilen bulgulardan yola çıkıp, Çatalhöyük insanlarıyla Avrupa’da yaşamış olan ilk insanların genetik olarak akraba oldukları kanıtlanmıştır.
Yapı Kredi’ nin ve İan Hodder’ ın İnsanlık Tarihine Katkısı!
2 gün kaldığımız Konya’da Çatalhöyük Kazıları’nı yerinde inceleme fırsatı yakalamışken kazıların nasıl ortamda sürdürüldüğünü de gördük. İan 26 ayrı ülkeden gelen arkeologlarla beraber yürüttüğü kazı çalışmalarında teknolojiyi sonuna dek kullanıyor. Üç boyutlu biçimde şekillendirilen Çatalhöyük kazı çalışmalarında çizimler, radarlı boyutsal aramalar… gibi teknolojinin bütün nimetlerinden faydalanılıyor. İan Hodder 22 yılını verdiği kazı çalışmalarında adeta hayatını insanlık tarihinin aydınlanması için adamış. Kazı alanına girdiğiniz zaman kazılardan elde edilen bulguların sergilendiği küçük bir gezi alanı sizi karşılarken, İan’ ın sıkı disipliniyle oluşturulan muhteşem atmosferi solumaya başlıyorsunuz. Kazı evi, kazı labaratuvarı, kazı yemek alanı, kazı çalışmalarının yapıldığı üstü kapalı bölge, kazı bölgesinde hummalı çalışma içinde olan öğretim görevlileri, öğrenciler arkeolojinin yeni keşiflere doğru uzanan heyecanını bizlere yansıtıyor. Bu olanakların oluşmasını sağlayan Yapı Kredi ise Türkiye topraklarından başlayıp tüm insanlığı içine alacak şekilde büyüyen böylesi harika projeyle bir hayali gerçeğe dönüştürmüş. O hayal; Çatalhöyük halkının oluşturduğu sevgi dolu barış dolu insanlık birlikteliğinin yeniden gün yüzüne çıkarılması!
Konya merkeze yaklaşık 1 saat uzaklıkta olan Çatalhöyük’ ü mutlaka ajandanıza not edin, gördükleriniz karşısında tarihe yeniden aşık olacaksınız!
Çatalhöyük’le İlgili Öneri Kitap
Çatalhöyük gezisine çıkmadan önce İan Hodder’ in yazdığı ve Dilek Şendil’ in çevirdiği ”Çatalhöyük – Leoparın Öyküsü” adlı Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan kitabı mutlaka okuyun. Okuduklarınızın ete kemiğe bürünmüş halini görmek eminim Çatalhöyük ile ilgili aydınlanmanızı hızlandıracaktır.
Yaşam Kaya / yasam.kaya@gmail.com