Green Book (2018) : ‘Irkçılık Üzerine Yol Hikayesi! / YAŞAM KAYA

Daha öncesinde Moonlight filmi ile tanıdığımız, Oscar alan ilk Müslüman oyuncu olma özelliğine sahip Mahershalla Ali’ nin başrolde oynadığı; 76. Altın Küre Ödülleri’nde 3 dalda aday olup 2 dalda ödül alan Green Book filmi, geçtiğimiz günlerde vizyona girdi ve vizyon yolculuğuna devam ediyor. Akademi Ödülleri yaklaşırken, özellikle 24. Eleştirmenlerin Seçimi Film Ödülleri’nde elde ettiği 6 adaylıkla dikkatleri üzerine çeken yapım, Peter Farrelly’ in bugüne kadar çektiği en iyi film diyebiliriz. Yönetmen daha öncesinde daha çok popüler kültüre hitap eden yapımlarla insanların karşısına çıktığı için, Green Book filmi ile sinema kitlesini tam zıt köşeye yatırdı. Filmin önemi; elde ettiği başarılarla beraber klasik diye adlandırabileceğimiz ‘ırkçılık’ kavramını başka bir pencereden bizlerin önüne koyması.

Afro-Amerikalı piyanist Dr. Don Shirley (Mahershalla Ali), plak şirketinin turnesi kapsamında, ırkçılıkla ün salmış güney bölgesi eyaletlerine gidecektir. Tony Lip (Viggo Mortensen) ile beraber gerçekleşecek olan bu yolculuk, birbirine zıt iki karakteri aynı pota içinde eritir. Tony, çalıştığı gece kulübünün kapanmasından dolayı geçici bir iş olarak gördüğü bu serüvene atılır. Sadece kağıt üerinde geçerli olan ‘siyahi insanlara vatandaşlıkta eşit haklar verilmesi’ durumu aslında toplumun böyle bir yasayı kalplerde henüz onaylamadığı gerçeğini önümüze serer. Amerikan toplum yapısının hangi aşamalardan geçip günümüze geldiğini görmemiz açısından film, sekiz haftalık sürecek olan yolculukla, birbiri içinde farklı olayları masaya yatırmasıyla önemli bir konuya dönüşür. Olayda ötekiler ve Beyaz Amerikalılar kavramını çok keskin biçimde görürüz. Konu gerçek bir olaya dayandığı için filmde rol alan Nick Vallelonga ailesi bireylerinin tamamını beyazperdede izliyoruz. Zaten konunun dikkat çekmesindeki en büyük unsur, gerçek hikayeye birebir sadık kalınarak oluşturulan muhteşem kurgu. Brian Hayes Currie ve Nick Vallelonga ikilisi senaryoda insanı rahatsız eder boyutta gerçekliği yakalamış.

Filmde “Coloured Only” tabelasının ışığında insanlığından utandığımız anlar bir yanda dursun, temizlenmiş bölgelerden geçerek seyahat eden ünlü piyanist, kendisine yoldaşlık eden kişiyle hem müziğini hem de rengini koruma altına alıyor. Dr. Don Shirley tırnaklarıyla yükselmiş entelektüel bir aristokrat, ama siyahi ırka mensup. Beyaz tenli Katolik Hıristiyan Viggo Mortensen ise bu yolculukla hayatı u dönüşü değişecek isim. Film içinde yaşanılan ırkçı olaylara bakacak olursak eğer, dönemsel olarak yönetmen Peter Farrelly olağanüstü işe imzasını atıyor. 1960’lı yılların penceresini net biçimde aktaran yönetmen, özellikle Mahershalla Ali’ nin Moonlight serüveninden gelen karakter oyunculuğunu çözümleyerek zor bir rolü başarılı bir ismin omuzlarına yüklemiş. Ama burada oluşturulan zıtlık algısı çok mühim. Viggo Mortensen isminin Ali ile beraber yan yana gelmesi, oynadıkları iki ayrı karakterin güneydeki yalnızlıklarını netleştiriyor. Viggo Mortensen ve Mahershalla Ali isimlerinin Oscar 2019’ da aday olacağından şüphem yok. Neo Amerikan dünyasının geçmişiyle hesaplaşma diye adlandıracağı Green Book, mutlaka şaşalı törenin önemli bir parçası olacaktır.

Eleştiriyi toparlayacak olursak eğer; Peter Farrelly müziğin evrensel algısını kullanıp gerçek bir yaşam hikayesinden kendi mucizesini yaratıyor. Siz filmde özellikle katharsisin yoğun olduğu yerlerde 1960’lı yıllardaki ırkçılık olgusunun değişiminde kendi vicdanınızı sorguluyorsunuz. Sekiz hafta boyunca sanatıyla kendisini var eden bir insanın ‘yaşama tutunma umudu’ filmin mihenk noktası!

yasam.kaya@gmail.com