İspanyol Flamenco Agancy adlı grubun ‘bale’ veya ‘dans tiyatrosu’ diye adlandırabileceğimiz Carmen adlı etkileyici gösterisini geçtiğimiz günlerde İKSEV tarafından düzenlenen 33. Uluslararası İzmir Festivali’nde izledik. Fransız besteci GEORGES BİZET’nin 4 perdelik opera eseri olan yapıt, dönem dönem çeşitli alanlarda bale, dans ve tiyatro harmanının karışımında seyirciye sunuldu. Beden algısının son dönem teknolojik birleşimlerle sahnelerde boy göstermeye başlamışken, İKSEV’ in böylesi çağdaş bir algıyı İzmir’de festival seyircisine sunması son derece zekice tercih olmuş. Yıldan yıla büyüyen festivalin çalışmalarında güncellik ve çağdaşlık bağlamında yukarı tırmanan ivme ciddi ciddi göze çarpıyor.
Carmen, Ana konusu Mérimée’in Carmen adlı kısa romanından alınmıştır. Librettosu ise Meilhac ve Halévy tarafından yazılmıştır. Prömiyeri ilk kez Paris’te, Opera Komik’te, 1875’te sahnelenmiştir. Fransa’da 3 Mart 1875’te ilk sahnelendiğinde yerleşik opera ve ahlâk anlayışının ihlali gibi algılandığından olumsuz tepkilerle karşılanan eser, eleştirmenler tarafından yüzeysel, üstünkörü bulunmuş ve afişten kaldırılmıştır. Bizet eserin kaderini önceden sezmiş, o çağın ahlak kurallarına uygun olmayacağını anlamıştı. Metin yazarlarından Meilhac’a bu inancını belirtmiş, ilk geceden sonra suçun kendisinde olduğunu söyleyerek, özür dilemiştir.
Hikaye 1830 civarlarında İspanyanın Sevil şehrinde geçer. Eserin baş kadını çok güzel, ateşli birisi ve bir tütün fabrikasında işçi olarak çalışan çingene genç kızı Carmen’dir. Aşkını beğendiği erkeklere cömert biçimde dağıtan Carmen, onbaşı Don José’yi seksi yapısıyla kolaylıkla kandırır. Bu ilişki yüzünden Don José eski nişanlısını bırakır. Birliğindeki üst rütbedeki subayların emirlerine karşı gelip askerlikten kaçar. Bir kaçakçı ekibinin üyesi olur. Carmen kendinden bıkıp boğa güreşçisi Escamillo ile aşk hayatına başlayınca kıskançlığından Carmen’i öldürür.
Olayın özetine baktığımız zaman eserin yazıldığı dönemde ne derece cesur bir algıyı seyirciye sunduğunu anlarız. Kadının toplumsal alanda hor görüldüğü ve kadın olgusunun namus denilen kavramda başrolü oynadığı zamanda Carmen eserini kişilerin beğenisine sunmak fazlasıyla cesaret isteyen bir durum. Sonucunda Carmen opera olarak yazılmış olsa da, zamanla baleye, müzikale, dans tiyatrosuna evrilmiş çarpıcı esere dönüşür.
Juan Manuel Prieto koreografisinde sahneye çıkan Flamenco Agancy, bu sene içinde izlediğim en iyi dans çalışmasıyla insanın sanata olan bağlılığına bağlılık katıyor. Prieto’nun sahne arkasına verdiği görüntülerle mekan-zaman algısının değişimini ve müziklerin alan bütünlüğünü açan matematiksel denklemini nokta atışı çözümlemiş olması, gösterideki akışın neden insanlar üzerinde muhteşem etki bıraktığını bizlere anlatıyor. Georges Bizet, Daniel Yagüe, Jose Nieto, Juan Amaya, Jose Galvan, Ramon Perello ve Rödenas birlikteliğinden doğan müzikler insan bedeninin tüm inceliklerine dokunarak gösterinin temel noktasını oluşturmuş. Sahnedeki çalışmaya ‘dans tiyatrosu’ dememin en önemli etkisi, sadece bedenin gücünden değil, müziğin ritimsel olarak sözcüklerle dile gelmesidir. Daha önce Carmen’ i Türkiye’de ve İngiltere’de operada izlemiş bir eleştirmen olarak şunu açıklıkla söyleyebilirim, Flamenco Agency topluluğunun çalışması her açıdan herkese ders niteliğinde. ‘Ses-Beden-Dans üçlemenin kusursuz biçimde işlendiği başka gösteri izlemedim’ desem doğru bir tespit yapmış olurum. Şöyle bir gösteri hayal edin; ortada bitmek bilmeyen oyuncu enerjisi, sürekli yer değiştiren hızlı geçişlerle desteklenmiş.
Carmen rolünde izlediğimiz Almudena Roca dansla aşkın anlatımına ve insanı cezbeden duruşuyla harikulade karakter çözümlemesi gerçekleştiriyor. Oyuncu bedenini öylesine derinlikli kullanıyor ki, insan Carmen’ in sözcüklerini Roca’ nın anlatımında muhteşem şekilde hissediyor. Aşkın gücünü temsil eden özgür kadın Carmen, genç kadın oyuncunun omuzlarında bambaşka bir değer kazanmış. Don Jose’de Juan Manuel Prieto ve Boğa Güreşçisi karakterinde Alejandro Cerda dans tiyatrosunun mihenk taşı. Carmen’ in aşkı için birbirleriyle çatışan iki karakterin anlatımında her iki oyuncu olağanüstü performans ortaya koyuyor.
İKSEV’in liderliğinde devam eden 33. Uluslararası İzmir Festivali Carmen gösterisini Türkiye’ye getirerek sanatsal anlamda bambaşka bir çığır açtı. Londra’da izlediğim Carmen gösterisinin bile en az on gömlek üstünde olan çalışma, dans tiyatrosu adına bambaşka bir çığır!
yasam.kaya@gmail.com