24 Ocak 2020 tarihinde 1. Sezon 6 bölüm birden yayına giren Netflix yapımı Rise of Empires: Ottoman adlı belgesel tarihi dizi, 29 Mayıs 1453 tarihinde Kostantinopolis şehrini alarak Osmanlı’yı imparatorluk şerefine ulaştıran II. Mehmet’ in (Fatih) gerçek hikayesini bizlere sundu. Psikolog, eleştirmen kimliğimin yanında bir sanat tarihçisi olarak diziyi baştan sona 3 defa izledikten sonra dizi hakkında kritik yazmaya karar verdim. Öncelikle Osmanlı daha sonra Roma ve Yunan tarihine duyduğum hayranlık sebebiyle dizinin her bir karesini not alarak detaylı görüşlerimi belirteceğim. Öncelikle bu dizinin Türkiye tarihinde bir ilk olduğunu üstüne basa basa vurgulamalıyım. Bizlere anlatılan yanlı tarihten artık bıkma noktasına gelmişken, özellikle batıdaki tarihçilerle Türkiye’de yaşayan tarihçilerin birleşimiyle oluşan Rise of Empires: Ottoman dizisi, Kostantinopolis’ in Osmanlı tarafından nasıl ele geçirildiğini şeffaf, abartıya girmeden, olduğu gibi aktarmasıyla adeta bir devrimi gerçekleştirdi. Osmanlı (Türk) tarihi açısından dönüm noktası fethi gerçekleştiren II. Mehmet’ in entelektüel kimliğinin ön planda olduğu konu, Osmanlı’ nın uluslararası arenada görünümü açısından da çok çok önemli bir noktada duruyor.
Yıllarca bizlere İstanbul’ un fethi aktarılırken Araplaşmış bir Osmanlı kimliği çatısı altında hikayeler anlatıldı. Öyle ki, Doğu Roma İmparatorluğu’ndan İstanbul alınırken, II. Mehmet bir avuç askerle surların önüne dayandı, daha sonra bir gecede surlara yüklenip şehir ele geçirdi algısı yaratıldı. Hatta şehri ele geçiren II. Mehmet’ten çok şehrin surlarına Osmanlı bayrağını diken Ulubatlı Hasan efsanesi daha çok ön plana çıkarıldı. Neden, niçin böylesi bir tarih bizlere aktarıldı, gerçekten çok büyük bir soru işareti? II. Mehmet’ in 5 dil bildiğini, Roma ve Yunan tarihine büyük hayranlık duyduğunu, hatta savaşçı kimliğini Büyük İskender’i örnek alarak oluşturduğunu çok değil toplum 10 sene önce öğrendi. Biz bunları dile getirdiğimizde bizlere saldıran gerici, yobaz düşünceler II. Mehmet’in düşünsel, siyasal ve askeri kimliğini bilmememiz için elinden gelen her şeyi gerçekleştirdi. Araplaşmış kafalar, II. Mehmet’ in “Osmanlı’nın ve Roma’ nın İmparatoru” diye bastırdığı tuğrayı, Roma’nın son imparatoru diye kendisini addettiğini bizlerden yüz yıllarca sakladı. Evet, bunu başardılar, ama artık bu yoz tarih algısı yerle yeksan oluyor. Kostantinopolis’ i fetheden II. Mehmet’ in nasıl büyük bir imparator olduğunu artık nesnel bakış açısıyla görebiliyoruz. Rise of Empires: Ottoman yabancıların Osmanlı’ya bakış açısını yıktığı gibi, bizlerin de Doğu Roma İmparatorluğu’na olan yaklaşımımızda ciddi kırılmalara olanak sağladı.
Dizi, II. Mehmet’in hayatıyla başlayan ama bütünüyle İstanbul’u ele geçiriş hikayesine odaklı şekilde ilerliyor. İmparator XI. Konstantinos’ un Doğu Roma İmparatorluğu’ nu vermemek için canını ortaya koyan bakış açısı ile zeki, çevik, inatçı ve inanılmaz entelektüel kimliğe sahip Osmanlı İmparatoru II. Mehmet arasındaki savaşı izlerken hamasi düşünceler bir kenara konulmuş. Tarih, gerçek tarihçilerin eline bırakılmış, olayların anlatımında vakanüvistler yer almadan taşlar yerine oturtulmuş, böylelikle dizide inanılmaz bir bütünlük sağlanmış. II. Mehmet’ in üvey annesi Sırp Prensesi (II. Murat’ ın eşi) Mara Hatun’ un savaşın kaderini nasıl değiştirdiğini şimdiye dek bilmeyenler bu diziyle beraber öğrenmiş oldu. Mesela Osmanlı ordusunda sadece Müslümanlar’ ın İstanbul’un fethi için savaşmadığını, Sırp ve Macarların da savaşta etkin rol aldığını gördük. Özellikle Konstantinopolis surlarını yıkan topları yapan kişinin Hıristiyan Orban olduğunu eminim diziyle birlikte birçok kişi ilk kez öğrenecektir. Osmanlı divanında, padişah ile sadrazamın ve hatta yeniçeri ağasının nasıl ciddi tartışmalara girdiğini yeni yeni görüyoruz. Bize anlatılan tarihte, padişahın karşısında başını öne eğip her fikre ‘evet’ diyen düşüncesiz yığınlar gösterildi. Osmanlı İmparatorluğu’ nun büyümesinde etkili o divan üyelerinin padişahla olan tartışmaları II. Mehmet’ in fikir inancına olan yüksek öngörüsünü net olarak aktardı. Sakalı sarığı elinde tahtında savaşı izleyen bir imparator değil, atının üstünde zırhını giyinip ordusuna kumandanlık yapan padişah görüntüsünün aktarımı ise yine gerçek bir tarihin yansıması!
Diziyi çeken Yönetmen Emre Şahin müthiş savaş kareleri yaratırken, dönemin aktarımında kusursuz bir iş çıkarmış. Üç boyutlu çizimler, dönem kostümleri, dönemin kültürel yapısı şahane bir algıyla ekrana yansımış. Oyuncu seçimlerinde de büyük fark yaratan yönetmen, II. Mehmet’i oynayan Cem Yiğit Üzümoğlu seçiminde nokta atışı bir tercih yapmış. Üzümoğlu öylesine muhteşem bir iş çıkarıyor ki, II. Mehmet’ in Fatih olma yolunda izlediği tüm adımları an be an yaşıyoruz. Dizide oynayan tüm oyuncuların tiyatro kökenli olması ise beni gerçekten büyüledi. Damla Sönmez, Ushan Çakır, Tansu Biçer, Tuba Büyüküstün, Selim Bayraktar, Tommaso Basili, Osman Sonant, Tolga Tekin… ve kadronun devamı projeye çok iyi hazırlanmış.
Rise of Empires: Ottoman, Celal Şengör ve Emrah Safa Gürkan danışmanlığında Kelly McPherson’ un senaryosunu yazdığı olağanüstü bir çalışma örneği. Türkiye’deki tarihi film algısını tamamen değiştiren bu çarpıcı, kusursuz projeyi mutlaka izlemelisiniz!
yasam.kaya@gmail.com