Alfonso Gomez-Rejon yönetiminde, Martin Scorsese’ in yönetici yapımcı olarak da hizmet verdiği ‘Elektirik Savaşları’ filmini baştan sona ele aldığımız andan itibaren, şimdiye dek bildiğimiz bir konunun farklı bakış açılarıyla gündeme getirildiğini anlarız. ABD’ de 1800’lü yılların sonlarına doğru bilimsel keşiflerin iyiden iyiye artmasıyla birlikte yaratıcı kafaların icatları ortalıkta ışık saçmaya başlar. Zaten dünyanın garip bir dönemi olan o yıllarda inanılmaz bilimsel ivmeler çığ gibi büyüyerek ilerler. Thomas Edison ve George Westinghouse arasındaki akımların savaşını betimleyen 2017 Amerikan tarihi bir drama filmi olan ‘Elektirik Savaşları’, Michael Mitnick’in kaleminden çıkmış ve filmde Benedict Cumberbatch – Edison, Michael Shannon – Westinghouse, Nicholas Hoult – Tesla rolünde karşımıza çıkıyor. Tom Holland , Katherine Waterston , Tuppence Middleton ve Matthew Macfadyen ise filmin diğer artı oyuncu kadrosunu oluşturmuş.
Bilimsel tarihi bilmeyenler için hemen kısa özet geçmekte yarar var. Edison sözde ilk kez ampulü icat ettiğinde –ki çoğu kaynak bunu Tesla’ nın icat ettiğini söyler- elektriği dar bir alanın içinde kontrol ederek dünyadaki insanların hizmetine sunmaya karar verir. Patentler alınır, büyük devreler hazırlanır, sistemler kurulur… ve elektrik insanların evinin içine bir devrim olarak sunulur. Doğalgaz işiyle uğraşan Westinghouse ise ampulü Edison’dan çalar, ama Edison gibi düz akım yerine dalgalı akımı kullanarak evlere elektrik vermenin bilimsel açıdan doğru olduğunu söyler. İkili arasındaki ticari rekabet ahlak boyutlarının da ötesine geçecek, parayla şöhretle birçok şey satın alınacaktır. Tesla ise önce Edison ile çalışan bir mucittir. Edison, Tesla’ nın dahiyane fikirlerinden rahatsız olur ve o’nu işten kovar. Daha sonra fikirleriyle, teorileriyle, keşfettikleriyle ABD basınının gündemine oturan Tesla parasızlık yüzünden bir türlü istediklerini hayata geçiremez ve Westinghouse ile birlikte dalgalı elektrik akımı projesinde çalışmaya başlar. Sonrası ise malum… Olayların gidişatı da tam bu anlattığım sıra dahilinde gerçekleşiyor. Alfonso Gomez-Rejon bilimsel kronolojiye sadık kalmış kalmasına ama olayları yazan Mitnick öylesine büyük hatalar yapmış ki, filmin kırılma noktaları burada başlıyor.
Öncelikle filmin henüz başında boş bir arazide oturan Edison trenle o bölgeye gelen insanlara büyük ampullerle elektrik gösterisi yapıyor. Boş ve karanlık arazide sanki kablosuz elektrik iletimini başaran bir Edison’u görürüz. Bu görüntü tamamen yalanlarla yanlışlarla dolu. Öncelikle şehirden uzak boş arazide elektrik deneyleri yapan kişi Tesla’dır. Kablosuz iletim denilen dahiyane fikrini başarıyla gerçekleştirmiş, bu deneye tanık olan insanlar Tesla’yı büyücü olmakla suçlamışlardır. Konu ilerlediğinde Tesla’ nın ampulün icadından sonra olayların içine dahil olduğu bizlere gösterilir. Ama Edison’ un ampul icadı da dahil, birçok yaptığı icatta Tesla’ nın parmağı olduğunu şu anda tüm bilim çevreleri kabul ediyor. Tesla’ nın hayal satan başıboş bir serseri gibi gösterilmesi ise filmin bir diğer hatası. Öncelikle Tesla parasız bir girişimci değildi, sadece ABD’ nin para baronlarıyla boy ölçüşecek kadar birikimi yoktu. Ayrıca filmin sonunda Edison’ un bilime katkıları anlatılıp, sözde yaptığı diğer icatlar birer birer gösterilirken, Tesla’ nın bir otel odasında yalnız başına öldüğü kayda geçirilmiş. Halbuki Tesla ölümünden önce (telsiz, radyo dalgaları, Tesla bobini, alternatif akım, uzaktan kumanda, kablosuz iletim…) birçok bilimsel başarıya imza atmıştır. Ayrıca filmin en büyük hatası burası; alternatif akımı Westinghouse’ ın mühendisleri değil Tesla bulmuştur, geliştirmiştir. Filmde Tesla hazıra konan bir mucit olarak lanse edilmiş.
ABD’ nin Tesla nefretini bilim kitaplarında yaptığı dezenformasyonla net olarak biliyoruz. General Elektrik’le düştüğü ‘herkes için ücretsiz elektrik’ fikir ayrılığı, kapitalist elitlerin para planlarını altüst eden bir durumdu. 2019 yılında gösterilen Elektrik Savaşları filminde bile bu nefret alttan alta devam ediyor.
Yönetmenin anlatım başarısı, Edison’a toz kondurmamak için tüm filmin sonunu o’na göre planlama fikri, sinema sanatını sözde Edison’ un keşfetmiş gibi göstermesi (Tesla’ nın bulduğu söylenir) konudaki artıları eksileri beynimize kazıyor. Görsellik açısından o dönemin Amerikan kültürel yapısı çokça görünmüyor, daha çok kişilerin dar alanda yaptıkları fikir atışmaları konunun merkezini oluşturuyor. Oyuncuların karakter analizlerinde yaptıkları son derece iyi! Benedict Cumberbatch Edison’u kusursuz biçimde aktarmış. Egosuna yenik düşen bir zavallının son dakika yediği golle birden oyun dışında kalışı ve insanların gözündeki itibarının yok olmaması için yoğun çabası o kadar gerçekçi oynanmış ki, dikkatlerden kaçmıyor. Yönetmen kişi üzerinden yürüdüğü için mekan ayrıntısına çok takılmamış. Dönemsel görsellikte sınıfta kalan Elektrik Savaşları, bir dönemin tarihinin yanlış ve düzensiz aktarımıyla asla hafızalardan silinmeyecek bir projeye dönüşüyor.
yasam.kaya@gmail.com