ÇEŞME ve ILICA
Güne güzel başlamanın sırrı güzel bir kahvedir! O zaman Çeşme yarımadasının en güzel kahvesi için arabaya atlayıp Çeşme’ye Kaffe’ye gitmelisiniz. Çeşme çarşısının içindeki bu ufacık mekan gerçekten minik bir harikalar dükkanı. İstanbul’dan kaçan biri İzmirli iki kişinin girişimi olan Kaffe, ‘hayattan keyif almak üzere inandığı ve doğru bilgiği şeyi yapma’ prensibinin hayata geçmiş hali. Kahve Evinin telaşsız, rahat ancak özenli ruh hali sizi sarıp sarmalıyor içeride. Latte ve yanında fırından yeni çıkmış çukulatalı kurabiyeler, croissantlar, kek ve tatlılar eşsiz. (İsmet İnönü Mahallesi, 2001. Sk. No:54)
Ilıca plajı çocukluğumuzun bir klasiğidir. Çeşme’ye gelip te görkemli palmiyeler ve çamlar ile çevrili, begoviller, sardunyalar ve yaseminler ile donatılmış şiir gibi bahçelerde yanyana dizilmiş tek katlı Şantiye ve Yıldız Burnu evlerine bayılmayan yoktur. Türkiye’nin en eski ve en medeni yazlık bölgesi olan Ilıca onlarca yıldır lezzet geleneğini sürdüren restoranları, kafeleri, pastaneleri, dondurmacıları ile hala bir klasik. Dost Pide’nin kuşbaşı kaşarlı ve tahinli pideleri, Altınkapı’nın döner ve etleri, Kumrucu Şevki’nin kumruları, Veysi’sin bistro lezzetleri, Biz Bize’nin zeytinyağlıları ve çöpşişleri, Veli Usta’nın dondurması, Reyhan ve Jocelyn’nin pastaları ve Rumeli Pastanesi’nin tahinli dondurması Ilıca’nın olmazsa olmazları.
Bir Dolunay akşamında önce Yıldız Burnundaki Pecos veya Tius‘ta bir aperatif içerken, Nevi ya da Mezzaluna’da yemek yerken tam karşınızdan doğan sapsarı dolunayı ayı izlemek büyük bir keyiftir. Konaklamak için ise Yıldız burnunda denize sıfır bir bahçede yer alan Villa Küre ile, Hakan Ezel’in muhteşem restorasyonu olan Nars Ilıca en zevkli adresler. Ilıca ve Alaçatı arasında yemyeşil büyük bir arazide yeni açılan Bloom Otel ise çok huzurlu ve zevkli bir adres.
Yenilenen liman Çeşme Marina ise harika mekanlara ev sahipliği yapıyor. Ferdi Baba’da balık keyfi yapabilir ve de Bonjour’da damak tatlandırabilirsiniz.
Çeşme’de doğa içinde müzik, sanat, yoga, atölye, etkinlik, yeme -içme – konaklama alanı Çeşmeköy… Alaçatı’ya 7.5 km uzaklıkta ormanlar ile kaplı bir tepede yer alan Çeşme Köy, yoga eğitim kamplarından, Bülent Ortaçgil konserlerine, burada sürekli yaşayan veya konuk olarak gelen sanatçılar ile resim, heykel, dokuma, ahşap, yeme-içme atölyelerinden, Eylül’de gerçekleşen Nexus Jam Days müzik festivaline, deniz veya doğa manzaralı 15 odada konaklamaya, Çeşme Köy’de yetiştirilen ürünlerin kullanıldığı restoranda köy kahvaltısından sağlıklı beslinler ile öğle ve akşam yemeklerine, 1500 kişilik açık hava, konserler, performans ve davet alanına ev sahipliği yapan başla bir doğa cenneti.
ŞİFNE
Çeşme yarımadasının en sakin koyu olan Şifne çok keyifli birkaç adrese ev sahipliği yapıyor. Özellikle rüzgarın az olduğu bir akşamüstü gün batımında giderseniz, gökyüzünün değişen renklerinin koyun üzerine yansıması ile sürreal tablolar ortaya çıkıyor. Doğanın ortasında 7 dönüm arazi içinde Aqua Şifne gündüz havuz ve deniz, akşamüzeri aperatif ve de geceleri müzik keyfi sunan harika bir mekan.
Şifne’den bir sonraki koy olan Germiyan’da da deniz ürünleri ve mezeleri çok lezzetli Cura Balık başka bir cevher. Lodosta denizin dibindeki masalarda, çıplak ayaklarınız kumlarda, yemek yiyerek güneşi batırmak muhteşem bir keyif. Ada Balık ise aynı manzara ve konumda olan daha salaş bir alternatif.
REİSDERE
Yöreyi ikiye bölen derenin adını verdiği Reisdere, Rumeli’den gelen göçmenlerin oluşturduğu bir köy. Göçenlerin, Rumeli’den beraberinde getirdiği sıcaklığı, mimari yapısı ve yöre sakinlerinin güler yüzü olarak konuklarıyla paylaşan bu küçük şirin köyde gezinirken, Çeşme’nin dünyaca ünlü Gerence rüzgarının Arnavut kaldırımlı dar sokaklarda dolaştığı ayrıcalıklı bir coğrafyada olmanın tadına varabilirsiniz.
Sakinliğin ve daimi köy hayatının hüküm sürdüğü göçmen köyü Reisdere’de huzur bulacağınız bir butik olan Safi Otel, bölgenin henüz bozulmamış değerleri ve renklerini yansıtan, köy sıvalı 16 odası ve yöre lezzetleri ile donanmış kahvaltısı ile mutluluk sebebi.
Residere köyündeki Kolburanos ise, tüm yiyeceklerin odun fırınından çıktığı, lokal sebzelerin, bitkilerin kullanıldığı yemekler, 400 derece meşe odunuyla beslenen fırından çıkan çıtır hamurlu pizzalar, güveçte pişen yemekler, pazardan günlük ve taze alınan otlarla yapılan sade salatalar ile leziz, sıcacık, özenli ve keyifli bir aile işletmesi. Günlük hazırlanan pizza hamuru ve domates sosunun üzerinde suda mozzarella peynirli muhteşem armutlu proscuittolu, kokreçli, lorlu ıspanaklı, sucuklu pizzalar odun fırınında pişiyor. Yaz kış tazecik mevsimine göre mahsüller ile hazırlanan enfes pizza çeşitleri, günlük olarak belirlenip, kara tahtaya yazılıyor. Masanıza oturduğunuzda hoşgeldiniz ikramı olan germiyan ekmeği ve grano padano parmesan eşliğindeki acı biber reçeli ise acı ve tatlının uyumlu dansı ile bugüne kadar tattığım en güzel reçel. Domuz sosisleri ise gerçekten eşsiz. Yüksek tavanları, antika masaları, dolap ve avizeleri, vintage gramofon ve plakları, emaye küveti, vespası ile farklı zamanların içiçe geçtiği, eski bir marangoz atölyesi olan 200 yıllık taş binasında bahar ve kış aylarında, tarihi incir ağaçlı bahçesinde ise yaz aylarında evinizdeki gibi rahat vakit geçireceğiniz, ve enfes lezzetler tadacağınızın garantisini veriyoruz.
DELİKLİ KOY
Alaçatı’dan Ovacık’a giderken yolunuzun üzerinde yer alan Delikli Koy, hava güzel ile kayalardan kendinizi denize bırakmak ya da nefis gün batımlarını izlemek için bakir bir doğa harikası. Arabanızı park edip, deniz kıyısına kadar inip, kaya şekillerine yakından bakardanız isminin nereden geldiğini anlayabilirsiniz. Yüzyıllar boyunca vahşi rüzhar ve hırçın dalgaların aşındırdığı kayalar yatay çizgileri ile denize uzanırken, denizin ortasında kalan ve kıyı ile denizin bütünleştiği noktada bulunan kayanın içerisindeki delik, bu koyun isminin kaynağı. Yazın plaj kulüpleri yerine doğal bir ortamda denize girmek isteyenlerin rağbet ettiği koy, bahar aylarında maviliğin ve kayaların sakin ve sessizliğini sunuyor. Kasım Şubat arası ise denize batan güneş ile enfes manzaralar sizi bekliyor.
Ali Deveci Bağları
OVACIK
Ovacık Çeşme yarımadasının tarım merkezi. Yörenin meşhur enginar ve kavunlarının yanı sıra iklimi ve toprak koşulları çok uygun olduğu için şaraplık üzümlerin yetiştiği bağları ile de ünlendi. Akşamüzeri gün batımında Ovacık’a yapacağınız bir gezintide, sizi yükselip alçalan tepelerde rüzgarla salınan mahsüller, az ileride deniz ve de ufukta Sakız adası bekliyor olacak. Toskana halt etmiş dedirten bu manzara gerçekten görülmeye değer.
Çeşme’nin yepyeni bir şarap üreticisi olan Buradan Çeşme Bağları Ovacık’ta. Buradan bağlarında yetişen üzümlerinden yöremizin en kaliteli Rose ve Kırmızı şaraplarını yapmayı misyon edinmiş bir şarap üreticisi. Ovacık yöresinde tarımı desteklerken, bağlarında üzümleri işleyen ve toplayan kadınlarından, bağları, üzümleri ve şarap yapım sürecini yöneten önologuna, şişe tasarımlarından, şarap isimlerine, grafik ve etiket tasarımına kadar ana toprağa bir saygı duruşu sergilercesine kadınlara adanmış bir bağ evi ve şarap üreticisi. Bulunduğu coğrafyaya, kültürüne, insanına, sevgisine, mahsulüne olan tutkunun ürünü olan bağlar, üzümler ve şaraplar, isminde, formunda, ruhunda, dokusunda, renginde, kokusunda, tadında sanki bir aşk hikayesini barındırıyor. Buradan şaraplarının topraktan şişeye yolculuğu maharetli ve titiz önolog Tina Lino’ya emanet. Sanki bir kadın bedenini andıran kıvrımlı tasarımlardaki şişeler ise Fransa’dan ve İtalya’dan geliyor. Grenache üzümlerinin rafine bir zevk ile işlenmesi sonucu hayat bulan Rose şarabı ise Şirin ismini taşıyor. Tempranillio üzümlerinden Fidan ismi ile yepyeni bir kırmızı 2018 sonbaharında şarapseverler ile buluştu. Gelirleri de yörenin kadınlarına destek olacak projeler geliştirecek Buradan vakfına bağışlanacak. Gurur verici bir haberimiz de var: Michelin yıldızlı Şef David Chang’in New York’un en gözde restoranlarından birisi olan Momofuku Ssambar menüsüne, Şirin Rose Türkiye’yi temsil eden ilk şarap olarak büyük bir başarıya imza attı. Ovacık yöresinde, yemyeşil bağların üzerinden Sakız’a uzanan enfes gün batımı manzaralarına nazır bir vadide yer alan Buradan bağlarını önceden arayarak ziyaret edip şarapları tadabilir ve satın alabilirsiniz. Ayrıca Alaçatı Köşe kahvede de şarapları tatmak ve satın almak mümkün. Çeşme yarımadasındaki en güzel plajlarında bulabileceğiniz Şirin, yaz günlerinize eşlik etmek üzere neşe katıyor.
Ovacık tarlaları arasında ilerlerken gözünüze Deveci Bağları tabelası çarpacak. Deveci ailesinde tarım bir aile geleneği. Ali Deveci’nin rahmetli babası Lütfi Deveci 1937 yılında Samsun’da kurduğu ilk çiftliği ile Türkiye’de modern meyveciliği başlatan isim. Daha sonra ülkenin farklı yerlerine yayılan çiftliklerde ‘Deveci armutu’ nunda arasında olduğu, soframıza gelen yirmiden fazla elma, armut, şeftali, karpuz, çilek, erik çeşidi yetiştirildi. İstanbul’un efsanevi restoranı ‘Downtown’u yaratan Ali Deveci, bir Çeşme tatilinde bağcılık yapan bir dostunu ziyaret ettiğinde, aile geleneği olan toprağın çağrısını hissetti. Ne de olsa kanına işlemişti toprak! Ali, Ovacık’taki toprağı özenle, dikkatle ve özveriyle işleyip, ailenin altmış senelik tecrübe ve bilgisini en yeni tekniklerle harmanladı. Bölgeye en uygun ve en kaliteli üzüm fidanlarını Fransa’fan getirip ekti, titizlikle fidanları büyüttü ve harika bağlara dönüştürdü. İklim, toprak, güneş ve sabır bir araya gelince, Deveci Bağlarından harika Merlot, Shiraz, Tempranillo, Grenache şaraplık üzümleri yetişmeye başladı. Bir yandan her gün bağlarda çalışıp, bir yandan da iyi şarap yapmanın sırlarını takip ediyor. Uzun bir yolculuğa baş koydu, bağlarına gözü gibi bakıyor ve üzerine titriyor. Ve zaten bu kadar sevgi, özen ve yürekle yetiştirilen üzümler, kendini harika şaraplarda gösteriyor. Türkiye’nin en iyi şaraplarında bu bağların üzümlerine rastlarsanız şaşırmayın!
Ovacık’taki başka bir cevher ise Noni’s House. Ağaçların arasında bir huzurlu bir cennet bahçesinde, şirin mi şirin bir evin mutfağından çıkan kahvaltılar, makarnalar, börekler, tatlılar ve atıştırmalıklar parmaklarınızı yedirtiyor. Sahibesi sevgili dostumuz Selin güleryüzü, tatlı dili, bıcır bıcır enerjisi ile gününüze neşe aşılıyor. Alaçatı’nın kalabalıklarından kaçıp doğanın içinde hayat dolu bir bahçede kahvaltı keyfi, öğle yemeği ve üstüne ağaç gölgesi şekerlemesi veya akşamüstü şarap & peynir keyfi yapmak için en uygun yer Noni’s House. 0 532 4184701
Ovacık’ın yeni bir lezzet durağı ise Lavanda Brunch. Doğanın için cam ile kaplanmış çelik konstrüksüyon bir binada, doğa ile içiçe bir deneyim sizi bekliyor. Kahvaltı ve Brunch sofralarında, pastırmalı menemen ve hindi füme çeşitleri ile rolllar, domatesli, dere otlu, hindi füme, beyaz peynirli ve mantarlı karamelize soğanlı çeşitleri ile scrambled muffinler, Japon omleti, tavuk wafflelar, chedar peynirli sosis stick, patatesli minik pankeklerin arasına ev yapımı hamburger köftesi,üzerine mücver ve onun üstünede chedar eritilmiş köfteli pancake burgerler, lavantalı ekmekler, çilekli nutellalı fındık ezmeli pancakeler, kat kat çikolatalı kreplerin arasına muz ve krema ile Crepe Lavanda, süt reçeli ve pismaniyeli vanilyalı Pamuk Pancake, efsane chocolate bomb tatlısı gibi sıradışı ve özgün lezzetler gerçekten denemeye değer. Gitmeden önce mutlaka rezervasyon yapmanızı öneriyoruz: 0532 1790707
Ovacık altın sarısı kumsalı, berrak denizi ve de bakir sahili ile aslında gizli kalmış bir cevher. Sahilde 2014’de açılan ‘Before Sunset’, son derece zevkli, keyifli ve konforlu bir plaj kulübü. Akşamüstü partileri ile geçen yazın en ‘in’ plajı ünvanını kazandı.
GERMİYAN KÖYÜ
İzmir ve Çeşme’liler ekşi maya ile yapılan ve odun ateşinde pişirilen Germiyan Ekmeği’nin damak şenlendiren lezzetini bilir.
İşte bu ekmeğin yaratıcısı olan Germiyan Köyü, bembeyaz evleri rengarenk çiçek, baykuş, salyangoz, flamingo desenli duvar resmileri ile şenlenmiş, köylülerin güzleryüzlü, sıcacık misafirperverliğini her an hissettiğiniz bir yandan, köylülerin kendi köyüne sahip çıkarak özgün bir şekilde farklılaşma hikayesi sunduğu nefis bir köy.
Öncelikle Germiyan, Türkiye’nin ilk Slow Food (Yavaş Gıda) Köyü olmayı başarması ile takdire şayan bir köy.
Yapay yerine doğalı, kimliksiz seri üretimler yerine lokali, endüstriyel yerine geleneksel olanı prensip edinen, kimyasal katkı maddesiz, temiz ve adil olarak mevsiminde üretilen yerel ürünlerin korunup, gelişip, sürdürülmesini destekleyen Slow Food ünvanına, köylülerin ve yerel yetkililerin çabaları sonucu 2016 yılında layık görülmüş.
Yani artık Germiyan’a özgü ata tohumlarından yetişen mahsüller ve kendi gelenek ve kültürlerine ait yöntemler ile ürettikleri doğal ürünleri satan ve misafirlerine sunan mekanlar, zeytindalı tutan salyangoz salyangoz simgesi ile tescilli. (İtalya’da 1986’da başlayan Slow Food akımı, doğal, katkısız, organik, temiz ve adil ürünler üretip sunan yerel üreticilerin sertifikalandırılarak korunmasını sağlayarak, hızlı ve kimliksiz yemek tüketimi yerine insanoğlunun özüne dönmesini destekleyen ve temsil eden bir oluşum)
Herşey köyün sakinlerinden Nuran Erden Hanım’ın eline fırça ve boyaları alıp, köyün beyaz badanalı ev duvarlarını çiçek figürleriyle bezemesi ile başlamış. Organik tarım üreticisi olan ve sanat meraklısı Nuran Hanım’ın çizdiği çiçek desenleri çok ilgi ve beğeni görünce, Nuran Hanım duvar resimlerine sosyal mesajlar ekleyerek sokakları şenlendirirken ziyaretçileri bilinçlendirmeyi de başarmış.
Sakinlik, sessizlik, dinginlik ve yavaşlık temsilcisi Germiyan şimdi bembeyaz evlerinin duvarlarını süsleyen resimleri ile içinize umut ve pozitif enerji yayan bir köy.
Germiyan Köyünde iken:
Sokakları bir aşağı bir yukarı yürüyün. Her köşe başında karşınıza sürpriz duvar resimleri çıkacak.
Köyün efsane ekmeği olan Germiyan Ekmeği’ni denemelisiniz. Kepeği alınmamış un yani katkısız tam buğday unundan, doğal ekşi maya ile mayalanıp, babaannelerimizin yöntemleriyle ekşimaya İle yoğrulup, odun taş fırını olan karafırınlarda pişirilen yoğun ve tok Germiyan ekmeği, hem çok lezzetli hem de çok sağlıklı ve sindirimi kolay bir ekmek. Denedikten sonra alıp eve götürmek isteyeceksiniz. O zaman Otantik Evi’n yanındaki evin kapısında Karafırın Ekmeği Bulunur tabelasını takip edip bahçeye girin, taze taze ekmeğinizi alın.
Ayrıca yöreye özgü Kopanisti Peyniri’ni de denemenizi tavsiye ederiz. Rokfor peynirini andıran olgunlaştırılmış kokulu bu sebeple kahvaltılık yerine şarap ile birlikte harika giden kıymetli bir peynir çeşidi.
Yüzyıllık mobilyalar, eşyalar, kıyafetler, objelerin sergilendiği Dilek Hanım’ın Otantik Ev’ini ziyaret edip kahvaltı yapabilirsiniz. Tamamen katkı maddesiz doğal ürünlerden hazırlanan kahvaltı, taze Germiyan ekmeği ve Tarhana çorbası ile başlayıp, ev yapımı reçeller, peynirler, biberli baharatlı ekişler, zeytinler ile devam edip, doğal tereyağında hazırlanmış sahanda köy yumurtası ile sonlanıyor. Halen içinde yaşanılan bir aile evi olduğu için hem kahvaltı hem de ziyaret için önceden aramanızı tavsiye ederiz. (Tel: 0533 369 6863)
Başka bir soluklanma, çay kahve içme durağı ise köye duvar resimlerini kazandırarak ünlendiren Nurdan Erden’in evi. Yemeyşil çiçekler içinde bir ev ve asmalar altındaki avlunun girişinde ‘Goca Emine – Nurdan Erden’in Evi’ tabelasını göreceksiniz.
Nokorika Hamarat el işi dükkanına uğrayın.
Sokaklarda yürürken köylü teyzelerin köy yumurtası, tarhana, nohut, kavun tezgahlarından taze taze yiyeceklerinizi alın.
Tam köy atmosferi yaşamak istiyorsanız, köyün girişinde meydanında yaşlı amcaların oturduğu Köy Kahvesi’ne uğrayın, adaçayı veya karabaş otu çayı için.
Ekim ayında gerçekleşen ‘Germiyan Festivali’ne katılırsanız, Germiyan Ekmek Yapımı, Kopanisti Peyniri Yapımı, Kına Lokumu Kesimi, Ev Şarapçılığı, Sabun Yapımı gibi geleneksel yöntemleri öğrenebileceğiniz atölyelere katılabilirsiniz. Festivalin ‘Germiyan Ekmeği’ yarışmasında, mayası yüzyıllar öncesine dayanan birbirinden lezzetli ekmekler yarışıyor. Davul zurna eşliğinde yapılan kortej yürüyüşüne katılan köylüler yöresel ve folklörik giysileri ile geleneklerini sergilerken, sokakları şenlendirip renklendiriyor.
ÇEŞME CİVARI VE YAKINLARINDAKİ DİĞER KEŞİFLER
URLA
Çeşme yarımadasında aradığınız naif, özgün ve doğal keşifler ise rotanızı, telaşsız ruhu, insancıl ve dosthane atmosferi, mis gibi havası ile tam bir Ege kasabası olan Urla’ya çevirmenizi tavsiye ederiz.
Muhteşem taş binaları ile özgün ve doğal dokusunu koruyan Eski Urla kasabası, harika balıkçıları ile sakin Urla sahili, yemyeşil tarlaları, at çiftlikleri, dizi dizi bağları, şirin köyleri ile nefis bir keşif Urla.
Ne de olsa Nobel ödüllü Rum şair Yorgo Seferis’in ilham aldığı, mübadele ile Yunanistan’dan gelen Necati Cumalı’ya yuva olmuş, Tanju Okan’ın şifa bulmaya geldiği yer Urla.
Detaylı olarak Urla izlenim, rota, kafe, restoran, otel önerilerimize yer verdiğimiz yazımızı http://www.yolculukterapisi.com/urla linkinden okuyabilirsiniz
Urla civarlarında yer alan Barbaros, Yağcılar, Kuşçular ve Bademler gibi nefis köylere ait bilgiler, izlenimler, rota, yeme-içme konaklama önerilerimize yer verdiğimiz yazımızı http://www.yolculukterapisi.com/urla-koyleri/ linkinden okuyabilirsiniz
20 yıldır Urla tutkunu olan, Urla Şarapçılık ve Arboretumun sahipleri Sevda ve Can Ortabaş’ın Urla önerileri için:
http://www.yolculukterapisi.com/urlasevdacanortabas
KARABURUN YARIMADASI ve ILDIR
Karaburun yarımadası ve Ildır doğallığı, sakinliği ve bakirliği ile harika birer cevher. Karaburun ve Ildırı rotaları, ziyaret edilecek köyler, koylar, antik şehirler, yeme-içme ve konaklama önerilerimizi detaylı olarak
http://www.yolculukterapisi.com/karaburun-ildir/ yazımızdan okuyabilirsiniz.
SIĞACIK ve SEFERİHİSAR
Biraz ‘yavaş’ lamayı sevenler, Türkiye’nin ilk Citta Slow (Sakin Belde) ünvanına layık görülen, örnek bir belediyecilik ve yerleşim kültürü sergileyen Seferihisar’ı mutlaka radara almalı.
Özellikle de Seferihisar’ın zamanda asılı kalmış Cenevizliler’den kalma tarihi limanı ve kaleiçi kasabası olan Sığacık görülmeye değer.
Ufacık bir yerleşim olan Sığacık’ta tarihi kalenin içinde yer alan daracık arnavut kaldırımlı labirent gibi sokaklarda, beyaza boyalı küçük iki katlı taş evler arasında dolaşırken, adeta bir renk ve koku cümbüşü yaşıyorsunuz.
Detaylı olarak Sığacık ve Seferihisar izlenim, rota, kafe, restoran, otel önerilerimize yer verdiğimiz yazımızı
http://www.yolculukterapisi.com/sigacik linkinden okuyabilirsiniz
FOÇA: Nostaljik Bir Sahil Kasabası
Sırtını Top Dağı’na yaslamış, denizi kolları ile kucaklayan Foça, zamanda asılı kalmış tılsımlı bir sahil kasabası. İonyalıların 12 antik şehrinden birisi, denizaşırı ticaretin beşiği ve Akdeniz foklarının yurdu olan Foça, huzuru, sakinliği ve doğallığı ile insanın ruhuna iyi geliyor. Detaylı olarak Foça izlenim, rota, kafe, restoran, otel önerilerimize yer verdiğimiz yazımızı http://www.yolculukterapisi.com/foca linkinden okuyabilirsiniz.
SAKIZ ADASI
Eğer Rum mimarisine doyamadıydanız, Çeşme yarımadasının hemen karşısında yer alan Sakız Adası’na günübirlik ya da konaklamalı gidebilirsiniz. Ertürk firması her gün Çeşme Limanından kalkan gidiş-dönüş feribot seferleri yapıyor. Schengen vizeniz ile pasaport kontrolünden geçtikten sonra feribot ile 30 dakikada Sakız Adasındasınız. Sakız adası hakkında bilgi, köyleri, etkinlikler ve adresler için http://www.yolculukterapisi.com/sakiz adresine bakın.
Zeynep Atılgan Boneval – YolculukTerapisi