SES : “Bir Çığlığın Türkiye’ye Yansıması” / YAŞAM KAYA

Tiyatro ZİNOS, geçtiğimiz ay benim kaleme aldığım ‘Ses’ adlı psikolojik oyunla seyircilerinin karşısına çıktı. Oyunu daha yeni izlediğim için, ortaya konulan proje üzerine yazı yazma fırsatını şimdi yakaladım. İbrahim Kavzoğlu’ nun yönetiminde Songül Yüksel ve Asena Seven’ in başrollerinde sahneye çıkan ekip, ‘in yer face’ tiyatro algısının Türkiye boyutunda, farklı bir çalışma gerçekleştirmiş. Burada kendimle ilgili de bazı eleştiriler yapmak zorundayım. Yönetmenin çalışmasında belirginleşen ‘psikiyatrik’ hastane odası, kendisiyle baş başa kalan bir kadının isyanlarını yüzümüze çarpıyor. Kendimle ilgili eleştirim ise, oyunun kırk sayfa monolog üzerinden ilerleyen, kısmen diyaloğa dönüşen konu örgüsü. Gerçi yönetmen bunu iki ayrı oyuncuyu sahneye çıkarak çözmüş, bu mükemmel bir düşünce. Zinos’ un çalışmasına geçmeden önce kısaca oyunun konusundan bahsedelim.

Konuda şizofreni yaşayan bir kadının kendi yaşamıyla başlayan ve sonra dünyayla bütünleşen duygulara doğru ilerleyen olaylar gösteriliyor. Peki ne yapıyor bu kadın? Önce yaşadığı hayatı sorgulayarak kendisiyle hesaplaşıyor. Söylediklerini tartışıyor. Yaşamının tüm ayrıntılarını anlatıyor. Bazen kendisine kızıyor bazen kendisiyle alay ediyor bazen de sinirlenip vücudunun çeşitli noktalarına zarar veriyor. Ölüme doğru uzanan bu yolda, kadının gündelik hayat kaosunu, aşklarını, siyasete bakış açısını hepsini görüyoruz. Hayalini kurduğu benliğiyle tartışırken, bir kadının psikolojik olarak geçirdiği tüm tahribatları izliyoruz.

İbrahim Kavzoğlu, sahneye yerleştirdiği oyuncularla kadının ruhunu temsil eden kavramları gözler önüne sermiş. Shakespeare’ in oyunlarındaki ruhları andıran dört oyuncu, konunun gidişatını fevkalade olumlu etkilemiş. Özellikle kadının konuşmalarına göre şekillenen bu özel ayrıntı, konudaki tüm duyguların seyirciye ulaşmasını kolaylaştırmış. Sayılara takıntısı olan kadının, hayatının her noktasında belli bir sayıya adamış olduğunu oyunu izlerken rahatlıkla anladık. Burada zor bir metin var. Özellikle yazım aşamasında psikolog olduğum için bolca ilaç ismi kullanıp, şizofreni tedavisinde neler yapıldığını ayrıntılarıyla anlattım. Yönetmenin psikoloji üzerine yarattığı her gerilimde insan sahneye bakıp donakalıyor. Oyuncular üzerinde birebir çalışan Kavzoğlu; Songül Yüksel ile Asena Seven ikilisinden harikulade birliktelik yakalıyor. Bu noktada zıtlık algısı var. Oyuncuların aynı kadının iki ayrı kişiliğini sahnede oynadıklarını yavaş yavaş anlayan seyirci, anlatının her noktasında kadının geçmiş yaşantısına dalıp gidiyor.

Bir eleştirmen olarak kendi yazdığım oyunu eleştirmek çok zor. Özellikle oyunda kendimi beğenmediğim çokça bölüm var. Birincisi, konu fazlaca gerçeküstü. İkincisi, tıp terimlerinin bol bol kullanılması seyirciyi konudan uzaklaştırıyor. Psikiyatrik tedavi görmeyen bir insanın yazdıklarımı anlaması oldukça güç. Tüm bunların sadeleşerek ilerlemesi, konunun önünü açacak. Yönetmen elinden geldiğince bu eksiklerimin önünü açacak işler gerçekleştirmiş. Mesela Hasan Kavzoğlu’ nun sahne tasarımı, özellikle iki koltuk düşüncesi, olağanüstü bir ayrıntı.

Sahnedeki oyuncuları birbirinden ayırmam neredeyse imkansız. Songül Yüksel ve Asena Seven harika birliktelik yakalamış. Böylesi psikolojik rol analizlerinde oyuncuların üzerindeki yük katlanarak artar. Her iki oyuncu da inanılması güç karakter çözümlemeleriyle muhteşem başarı yakalamış. Yönetmen, Ses’ in ölüme karşı bir çığlık olduğunu fark edip, müziğin verdiği güçle konuya eğilmesi ise, başarılı çalışmanın nerelerden güç aldığını anlamamızı sağlıyor. Tiyatro Zinos, Ses oyunuyla hem kendisinin hem de Trabzon şehrinin üstünde şahane bir çalışma ortaya koymuş. Oyunun İstanbul ve Anadolu turneleri olacak, mutlaka izlemenizi öneririm!

yasam.kaya@gmail.com