LAL HAYAL: “Songül Öden’den Gerçek Feminist Eleştiri” / YAŞAM KAYA

Tiyatro sezonunun sonlarında izlediğim birkaç oyundan birisidir Lal Hayal. Ha bugün ha yarın derken eleştirisini Haziran ayına kadar uzatmak zorunda kaldığım önemli bir gösteri. İstanbul’da oyunların artık son aşamaya gelmesiyle beraber izlediğim yüz küsür oyun içinden kritiğini yazamadığım ya da yetiştiremediğim o kadar çok gösteri var ki, inanın insani çabalarımın dışına çıkıp artık makine gibi yazıları yetiştirmeye çalışıyorum. Dört uluslararası festivalde gördüklerimle beraber, ki İngilizce yazıları saymıyorum bile, müzik, sinema kritikleri ile birlikte yazılar çok yoğun şekilde ilerliyor. Ezel Akay’ ın yönetiminde Songül Öden’ in tek kişilik performans sergilediği gösteri, son yıllarda ‘kadın hakkı’ ya da ‘feminist tiyatro’ diye ortalığa dökülenlere ders verir nitelikte. Kavramsal algıda kadın sorunsalını ‘erkek düşmanlığı’ olarak algılayan beyinlere inat, böylesi çalışmaların varlığı teatral dünyada hepimizi mutlu ediyor. Yazının kritiğine geçerken şunu açıkça belirtmeliyim, dizilerde veya sinemalarda rol alan oyuncuların tiyatro sahnesine uğraması biz eleştirmenler için fevkalade iyi bir durum. Ezel Akay gibi Türkiye Sineması’ nın usta yönetmeninin tiyatro sahnesinde bir oyun yönetiyor olması ve bu oyunu sahnelerin önemli karakter oyuncusu Songül Öden’le gerçekleştiriyor olması son derece önemli. Ayrıca Songül Öden’ in geçmişini bilmeyenlerin ‘dizilerde rol bulamayan oyuncular tiyatro oyunlarında rol alıyor’ gibi yargıya varması tam anlamıyla saçmalık. Öden’ in tiyatro sahnelerinden bugüne geldiğini az biraz araştırmalılar.

Oyun yedi ayrı dünyanın sahnede hayat bulmasını kendisine konu ediniyor. Çocuk yaşta baba şiddetinden, kadınlar tarafından hor görülen bir kadının dramına; erkek şiddetinden toplumsal baskılara dek bir kız çocuğunun yaşadığı toplumda kimlik arayışını sahnede izliyoruz. Okul sıralarda başlayan daha sonra toplumsal alana doğru kayan ‘kadın sorunsalı’ insanların kendi pis hayatlarına bakmaksızın başka bir kadını nasıl acımasızca yargıladıklarını tokat gibi yüzümüze vuruyor. Lal Hayal diye birisinin varlığından eminim dışarıda kimsenin haberi yoktur ve bizler böyle insanları görmezden geliriz çoğu kez. Kadın olarak hayata tutunma gayreti yaşadığımız dünyada öylesine zor ki, insan kendi hayatını toparlamaya çalışırken uğradığı kimlik baskısıyla başkalarının da yaşamına göre kendisini şekillendirmek zorunda.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Ezel Akay’ ın sade sahne tasarımı ile karakteri öne çıkarma arzusu olayların önünü çok iyi aralıyor. Dış ses kullanımından sahnedeki özel tasarımlara kadar gerçek bir sinematografinin içinde şekillenen gösteri, özellikle sinemadan gelen bir ismin elinde farklı şekilde hayat bulmuş. Hacivat-Karagöz Neden Öldürüldü (2006) ve Yedi Kocalı Hürmüz (2009) filmlerinde oluşturulan teatral havayla insanları sine-teatral maceraya sürükleyen yönetmen, sahnelere çok uzak bir isim değil. Tiyatronun yanında sinema yazıları da yazan bir eleştirmen olarak şunu açıklıkla söyleyebiliriz; Ezel Akay filmlerindeki tiyatro rüzgarı Lal Hayal oyunuyla zirvede bütünleşmiş. Songül Öden gibi sağlam bir oyuncuyla çalışan Akay, nokta atışı doğru bir tercih yapmış. Oyuncunun sahnede rolden role girerken sürekli değişen karakter yapısı o kadar doğal ki, size düşen oyunun içindeki Hayal’e dalmak ve yaşamın kadınsal gerçeğiyle yüzleşmek! Her kültürden kadını canlandıran oyuncunun uğraşları olayların akışını hiçbir şekilde sekteye uğratmamış. Basit örgü etrafında ‘slogan tiyatrosu’ mantığı yok sahnede, aksine karmaşık psikolojik analizler yüzümüze yüzümüze vuruyor. Elmas, Yeşim, Zümrüt, İnci, Firuze, Mercan ve Safire içimizde bizle var olan kadınların birer kimliği. 75 dk boyunca her kadının öyküsüne özellikle psikolojik olarak uzanmak Songül Öden başarısının gerçeğidir. Ama burada Zümrüt hikayesine takılmadım değil. Songül Öden bu karakter üzerinde hem konuşma hem de psikolojik anlatı itibariyle biraz daha düşünse fena olmayacak.

Sevilay Saral toplumdaki kadın olgusunun tamamına hitap eden bir metin yazmış ve bu metin Ezel Akay (Aysel Yıldırım da Akay ile yönetimsel olarak beraber çalışmış bunu atlamayayım) bakış açısıyla bambaşka boyutta birleşmiş. Önder Arık’ ın İstanbul DT’deki başarılı ışık tasarımlarını aratmayan çalışması da buna eklenince oyun şahane bir bütünsellik oluşturmuş. Gösteri önümüzdeki sezon devam etmeli ve toplumsal alanda hak ettiği değeri artarak ilerlemeli!

yasam.kaya@gmail.com